İğneden ipliğe, mısırdan samana dışa bağımlı duruma geldik.
Öyle aptal bir pazar olduk ki yapmaya çalıştığımız, bizim diyebileceğimiz çocuk oyuncaklarının bile modellerini dışardan alıyoruz.
Yaşadığınız kentin işlek caddelerinden birinde gezinmeye başlayın.
Giyim mağazalarının, tarım ürünleri satan işyerlerinin, ayakkabı satan dükkanların tabelalarına bakın, çoğunluğu Türkçe değil.
Bırakın bunları kasap, berber, tuhafiyeci, cıncık – boncukçu, çerezci tabelalarına bakın bakalım Türkçe bir sözcük görebilecek misiniz?
Marketlerde poşet içinde satılan ekmeklerin adları bile yabancı.
Yarın bizim “cağırtlak kebabı” na, “tike kebabı” na, “incik” e de yabancı adlar bulunursa şaşmamak gerek.
Ve her şey gözlerimizin önünde.
“Nedir bu yabancı dil özentisi kardeşim” diye soran, sorgulayan Allah’ın bir kulu çıkmıyor.
Gaziantep’e konuşlandırılacak partiotlar geldi.
Bu savunma silahları ile kaç Amerikan askeri geldi bilemiyorum ama 300 askerden az olacağını sanmıyorum.
Yarın bu NATO armalı resmi giysiler içindeki Amerikan askerleri, Gaziantep’in caddelerini, çarşılarını, pasajlarını gezmek isteyecekler.
Başlarına çuval geçirecekler çıkar mı çıkmaz mı belli değil ancak tabelaları görünce hiç yabancılık çekeceklerini sanmıyorum.
Et almak için şarküteriyi, tıraş kolonyası almak için bijuteriyi araştırmayacak, elleriyle koymuş gibi bulacaklar.
Daha sayayım mı?
Yok, saymayayım.
Çünkü sinirlerim bozuluyor.
Benim güzel Türkçemin düşürüldüğü durumu uzun zamandan bu yana görmezden geliyoruz.
Devlet büyüklerimizin şimdilerde kullandıkları ayrı bir dil daha var;
Osmanlıca – Arapça – Farsça karışımı bir dil.
Her akşam haberlerde, beyaz cam aracılığıyla evlerimize konuk olan devlet büyüklerimizin söylemlerini dikkatle dinlerseniz bana hak vereceğinize inanıyorum.
Sonuç olarak bir batı hayranlığının aymazlığı içindeyiz.
Batı bizi dikkate bile almıyor.
Bakın, yıllardır Avrupa Birliği kapısında takla atıp duruyoruz, batının umurunda bile değil.
Hatta onlara şirin görünme uğruna AB’den sorumlu bakanlık bile kurduk, yine yaranamadık.
Bu arada caddelerimizi süsleyen bizim iş yeri tabelalarımızdan, her gün Türkçe bir sözcük, yerlere düşüp paramparça oluyor…
|