Bir rastlantı mıydı bilemiyorum ben tüm gençleri böyle bir yapıda görmek isterim.
Gençlerin tiyatroyla, sinemayla, sanatla, en önemlisi ekonomi ve devlet yönetimi ile ilgili olmalarının, onların geleceklerini oluşturacağına inanlardanım.
Hani arada bir “akil adamlar” arıyoruz ya!
Akil adam aramaya hiç gerek yok.
Gençlere fırsat verin, gençler konuşsunlar, siz de yöneticiler olarak politikalarınızı biçimlendirin.
Ama nerdeeee?...
“Ben bilirim, ben yaparım, benim doğrularım” diye direttikçe, geldiğimiz nokta ortada.
Saygıyı, sevgiyi, konuşanı dinlemeyi unuttuk.
Çay içmek için girdiğim bir mekana gelen 8 – 10 genç, yaşadıkları kentin ve ülkenin gerçeklerinden, politikasız, art niyetsiz, dobra dobra söz ettiler.
Daha önceleri yazdığım bir yazımda sözünü etmiştim, 15 gençlik derneğinden söz eden bir genç, yönetime katılamamaktan yakınmıştı.
Milletvekilliğine soyunan bazı adaylardan randevu aldıklarını, ancak aldıkları sözün, adaylar veya yakınları tarafından “yorgunluk” nedeniyle ertelendiğini dile getirmişler ve buna bir anlam veremediklerini sıkılarak anlatmışlardı.
Gençler, “belki daha önemli işleri vardır” düşüncesiyle yine de konuya hoşgörü ile bakmışlar ancak görüşmeyi bir türlü gerçekleşememişlerdi.
Herkes ekmek kavgası verirken, biz gençlerin kendilerini kanıtlamak için fırsat verilmemesinden söz ediyoruz.
Keşke gençlere söz hakkı tanıyabilsek.
Keşke gençleri dinleyebilsek.
Keşke gençleri anlamaya çalışsak.
Biz eğitim diye bas bas bağırsak da gençlere kulak verin diye haykırsak da sözde kalıyor.
Herkes bildiğini okuyor.
Hele de politikacılar.
Hani seçilmişler ya!
Kendilerini seçenleri hiçe saymak nasıl bir duyguysa.
Keşke bol bol laf üretme yerine, gençlere biraz kulak verebilseler.
Özellikle politikacılara, gençlerle kontak kurmalarını, onları dinlemelerini ve anlamaya çalışmalarını öneriyorum.
Dinleyen, ne demek istediğimi anlayan politikacı varsa…
|