Barış, tüm aydınlık insanların dilinden düşmeyen, neredeyse kutsal bir sözcük.
Ve günümüzde en çok kullanılan sözcüklerden biri.
Peki, herkes barış diyor, barıştan söz ediyor da barışını neden sağlayamıyoruz?
Sözcük, kulağımıza ne kadar hoş gelse de özlediğimiz ancak ulaşılmaz görünen bir umut gibi geliyor bana.
Bir ateş çemberinin içinde olan cennet ülkem, sanki her taraftan kuşatılmış.
Güney sınırımız, yolgeçen hanına dönmüş.
Giren çıkan belli değil.
Elimizde, cumhuriyetin kazanımı olan hiçbir kurum ve kuruluş kalmamış.
Sınır güvenliğimizi Amerikan, Alman ve Hollandalı patriotlara bırakmışız.
Kentsel dönüşüm programı, rantsal dönüşüme dönmüş.
Kendi yoksulumuzu yok sayıp, savaştan kaçan Suriyeli sığınmacılara törenlerle yardım kampanyaları düzenlemeye başlamışız.
Kargaşa yaşayan komşu ülkeye, sanki barış gelmesin diye elimizden geleni yapıyor görünümündeyiz.
Kendi teröristimizle yıllardır başa çıkamazken, komşu ülkenin teröristini destekler duruma gelmişiz.
Üstelik dünya da bizi bu konuda yalnız bırakmış.
İşte biz bu iklimdeyken bir “barış süreci” teranesi tutturmuş gidiyoruz.
İlkin, mecliste bulunan ve meclise giremeyen tüm partilerin liderleri arasında bir barış süreci başlatılmalıdır.
Sonra yüce çatı altında bulunan her partiden milletvekilleri arasında.
Daha sonra tüm partilerin il ve ilçe başkanları arasında başlatılmalıdır barış süreci.
Bunun için nasıl bir örnek gerekiyor?
Tüm partilerin liderleri bir araya gelerek bir barış süreci başlatmaları gerekiyor.
Ama sataşmadan, kızmadan, aşağılamadan, küçümsemeden, ben bilirim çıkmazına girmeden, benden başkası yoktur aymazlığına sapmadan, ben ne dersen doğrudur yanlışına takılmadan…
Böyle bir barış süreci yakalanabilirse, yüce çatı altındaki milletvekilleri de tüm partilerin il ve ilçe başkanları da Ankara tavanına mutlaka ayak uyduracaklardır.
Böyle bir barış süreci başarıyla hayata geçirilirse zaten gerisi gelir, herkes barış içinde yaşamaya başlar.
Barış içinde yaşama özlemi çeken bu halk, önce parti liderlerini kavgalı değil barışık görmek istiyor.
Halkın özlemi bu.
Ankara, birbirini sevmeyen seçilmiş insanlardan geçilmezken, aralarında böyle bir barış süreci başlatabilirler mi?
Şapkalarını önlerine koyup düşünmeleri gerek.
Türkiye’nin, “akil adam” diye seçip Ankara’ya yolladıkları, beceriksizce “akil adam” arayışına girerse, barış sürecine mayın döşemiş olmazlar mı?
|