8 Mart.
Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Gazetelerde yazılar yazılır, televizyonlarda programlar yapılır, kadının ne denli değerli bir varlık olduğu dillerden düşmez.
1857 yılında Amerika’da tekstil işçisi kadınların başlattığı direnişe dayandırılır Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Birleşmiş Milletler 1977 yılında, böyle bir günün kutlanmasına karar vermeden yıllar önce, 1921 yılında Türkiye’de kutlamalar yapılır.
Biz her yıl Dünya Emekçi Kadınlar Gününü coşku içinde kutlarken, güzel yurdumda her gün kadın cinayetleri işlenir.
Kadınlar dövülür, baba evine yollanır ama yılda bir gün 8 Martlarda Dünya Emekçi Kadınlar Günü Türkiye’de de kutlanır.
Nasıl bir kutlamaysa?
Kadınlarımızın bugününü, Nazım’ın “Kadınlarımız” adlı şiirinin bir bölümüyle biz de kutlayalım;
“……………………………………………
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine
ve kadınlar
bizim kadınlarımız.
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar
bizim kadınlarımız.
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehribar başlıklı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
ayni yorgun alışkanlık içindeydiler.
ve on beşlik şarapnelin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu
ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üstünden Afyon’a doğru.”
Tüm kadınlara saygıyla…
|