Bir barış sürecine girdik.
Daha önceki yazılarımda bu işin ilk adımının atıldığından söz etmiştim.
Sağlıklı atılmayan ilk adımlar sonuçsuz kalır.
Herkes barıştan yana ama 21 Mart günü Diyarbakır’da açılan bir pankart, bu işin pek de kolay olmayacağını gösteriyordu.
Ne deniyordu o pankartta?
“Savaşa da hazırız barışa da hazırız başkan.”
Ardından MHP’nin Bursa mitingindeki çığlıklar geldi;
“Vur de vuralım öl de ölelim.”
MHP Genel Başkanı Bahçeli de “sabırlı olun ona da sıra gelecek” gibi bir söylemle yatıştırdı taraftarları.
Barışa gittiğimiz iddia edilirken bu tür pankartlar, sloganlar, söylemler gözlerimizin içine sokuluyorsa, bu barış süreci epey uzayacağa benziyor.
Üstelik Kandil’den gelen seslere de kulak verirsek, kafamız daha da karışıyor.
Öcalan’ın mesajına karşın Kandil ne diyor?
“Tamam, başkanımıza katılıyoruz ama meclisten bir karar çıkmadıkça biz silahlı güçlerimizi çekmeyiz. Onların can güvenliği konusunda Meclis karar almalı. Ayrıca kalıcı barış Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünden geçer” diye yeni güvenceler istiyor.
Kandil bu mealde konuşurken biz hala barış rüzgarlarıyla sarhoş olmanın sığ sularında kulaç atıyoruz.
Dikkat ederseniz tam bu dönemde yeniden “akil adamlar” dan söz edilmeye başlandı.
Konu gide gide magazinleştiriliyor.
550 seçilmiş kişiden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üstesinden gelemediği konuları, akil adamlar denen bazı guruplara ihale etme telaşı başladı.
Yani 550 seçilmişin çözemediği sıkıntıları, birkaç guruptan oluşturulacak akil adamlar çözecekler.
Bakın, PKK’nın çekilmesi söz konusu olunca, Ankara’yı ilk ziyaret eden Neçirvan Barzani oldu.
Bana göre Barzani, Irak’ta kurduklarını düşündükleri düzenin bozulmasını istemiyor.
Gelelim akil adamlar konusuna;
Yarın barış sürecinin ilerlemesinde bir sorun yaşanırsa, günah keçisi olarak bu akil adamlar gösterilecek.
Yani herkes tere yağından kıl çeker gibi kendini sorunun dışında tutacak.
Bu konuda CHP ne düşünüyor?
CHP çok tedbirli ve çok temkinli canım.
Sesini duyuramadığında yakınıp duran CHP, tabanın istediği gibi Anadolu’ya inip, köy köy, mezra mezra, kent kent, alan alan dolaşmayı bile akıl edemiyor.
Çatışmasızlığı, barışı, kardeşçe yaşamayı kim istemez.
Barış süreci şimdilik çatlak seslerle işliyor, işliyor, işliyor…
|