Dün Dünya Tiyatro Günüydü.
Dün yazmak isterdim, atlamışım.
Benim cennet ülkemde öyle bir tiyatro oynanıyor ki, Dünya Tiyatro Günü’nü kutlamaya gerek yok.
Çünkü bizde her gün tiyatro var.
Hem de ne tiyatro?...
İktidarıyla, muhalefetiyle, hapisteki ve dağdaki teröristleriyle, yalaka köşe yazarlarıyla, gazetecileriyle, gazete patronlarıyla, Silivri’si ile koro halinde oynanan toplu bir tiyatro.
Yakında bu tiyatroya yeni oyuncular da katılacak.
Kimler?
Akil adamlar.
Ha artık akil adamlar demiyoruz.
Ya ne diyoruz?
Akil insanlar.
Çünkü adam deyince akıllara hep erkekler geliyor.
Akil insanlar deyip, guruba kadınların da katılması sağlanacağından, herkesin içi rahat.
Ancaaak kimse bu akil insanlar gurubuna kendiliğinden katılamıyor.
Oyuncuları başbakan bizzat seçecek.
Suriyeli sığınmacılar ayrı birer tiyatro oyuncusu.
Yangın çıkan çadırkentte herkese saldıran sığınmacılar, ayrı bir senaryonun oyuncuları.
Tiyatro mu?
Tiyatro…
En çok da ilgimi çeken nedir biliyor musunuz?
Türksüz ve Atatürksüz bir anayasa hazırlama senaryosu.
Bu oyunda oynayan ve oynayacak olan tiyatrocular ne düşünüyorlar bilemiyorum.
Ve biz çok iyi birer tiyatro izleyicisiyiz.
Şimdiye dek olduğu gibi.
Uysal, her sahneyi, her repliği, her tuluatı alkışlayan, birer tiyatro izleyicisi değil miyiz?
Aksini iddia eden varsa buyursun tartışalım.
Biz oynanan tiyatroyu alkışlarla, çığlıklarla izlerken, yabancı ama dost(!) ülkeler senaryo üstüne senaryo yazıp bize gönderiyorlar.
Bizde oynanan tiyatro onların da hoşuna gidiyor ancak onlar hep gülüyorlar.
Sanki sahnede bir güldürü varmış gibi.
Sözün özü; biz iyi tiyatro yapıyoruz.
İyi ve başarılı oyuncularımız var.
Dünya Tiyatro Günümüz, bir gün gecikmeyle de olsa kutlu olsun.
İyi seyirler efendim…
|