Bugün havaların güzelliğinden, baharın geldiğinden, kuşların ötüştüğünden, derelerin şırıl şırıl aktığından söz edeyim, bu güzellikleri yazayım dedim ama olmuyor.
Bir bakıyorsunuz, “özür” furyasından dört köşe olmuşuz, gözümüzün önünü göremiyoruz.
Hadi gel havaların güzelliğinde, baharın geldiğinden söz et bakalım…
Adamın biri arkadaşına “karın seni aldatıyor” demiş.
Bu söze inanan adam da gidip karısını öldürmüş.
Hapishaneye atmışlar.
Bir süre sonra, “karın seni aldatıyor” diyen arkadaşı hapishaneye ziyaretine gitmiş, “yanlış görmüşüm, benzetmişim, özür dilerim” demiş.
Hadi gel bu işin içinde nasıl çıkılırsa çık bakalım.
Mavi Marmara’ya saldırıp 9 kişiyi öldürdükten 3 yıl sonra, İsrail’in özür dilemesine ve ölenlerin ailelerine tazminat ödemeyi kabul etmelerine siz nasıl bakıyorsunuz bilmem ama uygulamaya konan bir planın ilk adımları gibi geldi bana.
Hele bu Türkiye’den özür dilemenin hemen ardından, İsrail’in Suriye’ye saldırmasına pek şaşırmadım.
Çünkü İsrail, Suriye’nin kuzeyini bir özürle bağlamış ve işi garantiye almıştı.
Suriyeli sığınmacıların çilesini nasıl olsa biz çekiyoruz.
Hani komşuyuz ya.
Peki, İsrail komşu değil mi diye düşünmek kimsenin aklına gelmiyor.
xxx
Dün akşam yerel televizyonlarda Valinin, Şahinbey Belediye Başkanının, Şehitkamil Belediye Başkanının yaşlıları ziyaret etmelerini izledim ve mutlu oldum.
Devlet ve belediyeler yaşlılarımızın yanında diye düşündüm.
Ne güzel.
Ancak bayram değil seyran değil, yaşlıları ziyaret nereden çıktı diye düşünmeden de edemedim.
Yoka yaşlılar haftası mıydı?
Hani bizim belli günlerimiz, haftalarımız var ya.
İşte o belli günlerde, belli haftalarda, o günün ya da haftanın “mana ve ehemmiyetine binaen” ve usulen de olsa bir şeyler yaparız ya.
Gün ya da hafta geçtikten sonra, gelecek yıl o gün ya da haftaya kadar onları unuturuz ya…
Münafıklık işte, valla bana öyle geldi.
İnşallah öyle değildir.
|