Devlet adamı sabırlıdır.
Kolay sinirlenmez.
Sinirlense de hareketlerine, sözlerine dikkat etmesi gerekir.
Çünkü devlet adamıdır.
Başbakan Erdoğan’da son dönemde bir telaş bir kızgınlık ve bir sinirlilik hali var.
Her konuşmasında bu kızgınlığını dile getiren söylemlerde bulunuyor.
Geçtiğimiz gün partisinin il başkanlarıyla bir toplantı yaptı.
Muhalefet partilerine gürledi.
Köşe yazarlarına çattı.
Ellerinde Türk Bayrakları ile akil insanları protesto edenlere verdi veriştirdi.
Köşe yazarlarına (muhalif) “çapulcu” dedi.
Muhalefet partilerinin liderlerine (onlar zaten muhalif) “ufuksuz” dedi, “vizyonsuz” dedi.
Ellerinde Türk Bayraklarıyla ve çeşitli sloganlarla akil insanları protesto edenlere “densiz” dedi.
Ne olursa olsun, bu sözler bir devlet adamına yakışmayan sözler.
Ancak başbakan bu sözleri çekinmeden, pervasızca kullanıyor.
Akil insanlar diye halkın önüne sürdüğü, halk tarafından tanınmalarının dışında pek de özellikleri olmayan, kendisi tarafından seçilmiş ve akil insan olarak ortaya sürülmüş insanların, halk tarafından pek rağbet görmemesine sinirleri bozulmuştur diye düşünüyorum.
Her konuşmasının ardından, kendisini destekleyen partililerinin alkışları, onu daha da pervasızlaştırıyor.
Oysa alkış tehlikeli bir eylemdir.
Hele o alkışlara aldanmak daha da tehlikelidir.
Devlet adamı, alkışa aldırmamalıdır.
Bugün alkışlayanların yarın kıllarını bile kıpırdatmadıklarına, bizim yakın siyasi tarihimiz tanıktır.
Bir barış sürecinden geçtiğimiz söyleniyor ancak kullanılan dilin barış dili olmaması, aklı başında herkesin dikkatinden kaçmıyor.
Eğer söylendiği gibi hassas bir barış süreci yaşıyorsak, kullanılan dil de barış dili olmalıdır.
Ölçülü, ılımlı ve inandırıcı…
Akil insanlara gelince;
Yansımalardan izlediğimiz kadarıyla, onlar da bu işin içinde olmaktan pek memnun değiller.
Şimdilik görüntü böyle.
|