Son günlerde bir kısım sendika; sözde sivil itaatsızlık adı altında kamuda türban kampanyası yapmış, sendikaların erkek üyeleri de buna destek olarak işyerlerine kravatsız hatta sakallı gitmeye başlamışlar...
Ve bunu da topluma özgürlük olarak sunmaktadırlar.
Bu durumda ilgili sendikaların kadın hakları konusunda duyarlı olması…
En azından yönetim kurulu üyelerinin bir kısmının kadın olması beklenir değil mi?
Ne gezer…
Tam da Duygu Asena’nın söylediği gibi…
Buralarda kadının adı falan yok!
Olabilir mi?
İşte onu biraz tartışalım…
Bu arada hani sendika falan diyoruz ya buradan çalışanların haklarının aranması…
Ya da ülke kaynaklarının yabancılara satılmasına karşı herhangi bir tavır anlamayın böyle bir şey yok…
Bunların olabilmesi için en başta ulus bilincinin olması gerekiyor…
İlgili sendikaların izlediği çizgi itibarıyla böyle bir şey söz konusu olmadığına göre…
Neyse konuya devam edelim…
Türban konusu esas olarak dini kimliğin kamuya dayatılması değil mi?
Evet, bu konuda en küçük bir şüpheniz bile bulunmasın…
Hadi bir an için gerçekleştiğini varsayalım…
Yani istediklerinin olduğunu…
Bu durumda ülkeyi nasıl bir gelecek bekliyor dersiniz…
Olacağı şu…
Diyelim ki her kurumda…
Postanede…
Hastanede…
Okulda…
Karakolda…
Adliyede…
Yani aklınızın alabileceği hemen her türlü kamu görevinde…
Tüm mezhep ve tarikat…
Hatta cemaat kıyafetleri giyilebilse…
Kısacası öğretmen, öğrenci…
Polis, zanlı…
Hakim, sanık…
Yani hemen herkes farklı bir etnik ya da dini kimliğin kıyafetini giyse…
Böyle bir kamu idaresinde tarafsızlıktan söz edebilmek mümkün olabilir mi?
Peki ya böyle bir toplumda huzur…
Mezhep kavgası nedeniyle bu gün Suriye’de küçük kızların bile kafalarının kesildiğine tanık olmuyor muyuz?
Ve geçmişimizde…
Çorum…
Sivas…
Kahramanmaraş gibi yaşanmış ve henüz külleri bile soğumamış olaylar yok mu?
Ama sorun şu…
Biz etnik ve dini kıyafetlerimizi üzerimizden atarak millet olduk…
Çünkü görünürdeki farklılıklar, toplumun birbirine yaklaşmasını engelliyordu…
İşte tekrar, etnik ve dini kıyafetlerle millet olmaktan çıkarılmaya çalışılıyoruz…
Olay bu!
|