Televizyon ekranları herkese açık.
İsteyenin istediği gibi konuşma özgürlüğü var.
Yani ağzı olan konuşabilir.
Hele bir de iktidara nazireler dizecekseniz, Allaaaah…
Konuşun konuşabildiğinizce.
Adam televizyon ekranına çıkıyor, elleriyle, kollarıyla, vücuduyla, gözleriyle, mimikleriyle bağıra çağıra konuşuyor.
dinleyen, “yahu adam amma da konuşuyor ha” diye takdir yeteneğini ortaya koyuyor.
Konuşma bittikten sonra, o “yahu adam amma da konuşuyor” diye taktir duygularını belirten zat, yanındakine, “bu adam ne dedi?” diye soruyor.
İşte şimdilerde böyle bir iklimden geçiyoruz.
Akıllısıyla, akılsızıyla, aptalıyla, zekisiyle, eblehiyle, uyanığıyla, seçmeniyle, seçilmişiyle…
İlginç bir toplum olup çıkıverdik.
Oğulun babaya “oha” dediği, babanın oğluna “o.. çocuğu” diyebildiği bir dönemden geçiyoruz.
Yani yozlaşmanın doruklarındayız.
Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı, Çeçen’i, Çerkez’i, Arnavut’u, Rum’u, Ermeni’si uyum içinde yaşadığı cennet ülkemde, şimdi herkes kendi bayrağını taşımak, sınırı çizilmiş kendi yurdunda yaşamak istiyor.
Çünkü birileri onları, kendi yurtlarında yaşamadıkları ve bayrakları olduğu halde kendi bayraklarını göndere çekemedikleri konusunda kışkırtmış.
Hem de herkesin gözleri önünde.
Oyuna, oyunlara getirmişler bizi, biz de kuzu kuzu gelmişiz.
Günümüzde acziyet diz boyu.
Sakın “bu acziyet neyin acziyeti?” diye sormayın.
Sizin acziyetiniz efendim.
Bizim acziyetimiz.
Hepimizin acziyeti.
Salt acziyet mi?
Değil tabi.
Benim teslimiyetim efendim.
Sizin teslimiyetiniz.
Hepimizin teslimiyeti.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın teslimiyeti.
Allah taksiratımızı affetsin.
Amin...
|