Marjinal.
Ayyaş.
Çapulcu.
Vandal…
Bu sıfatlar, yurdun her köşesinde Gezi Parkı için eylem yapanlara yakıştırılan sıfatlar.
Bu sıfatları yakıştıranların emriyle eylemcilerin üstüne gidildi.
Hem de basınçlı suyla, biber gazıyla, gaz bombasıyla, copla, sopayla.
Hatta bu saldıranların içinde kim olduğu bilinmeyenler de vardı.
O sırada başbakan ortamı geren söylemlerden sonra, eş başkanı olduğu Kuzey Afrika ülkelerine sefere çıkmıştı.
Türkiye’de direniş, her geçen gün gelişerek büyüdü.
İyi niyetimden olsa gerek, ben başbakanın Kuzey Afrika seferinden ülkeye dönüşünde, daha ılımlı bir konuşmayla eylemcileri yatıştırmasını bekliyordum.
Tam tersi oldu.
Üstelik “kendiliğinden oluşan karşılama topluluğu” olduğu söylenen, daha doğrusu kendisini karşılamaya götürülenlerin, “yol ver gidelim, Taksim’i ezelim” sloganlarına, “bakın, görüyor musunuz nasıl sevildiğimi? Şimdi bunlara istedikleri yolu vereyim mi?” havalarındaydı.
O Kuzey Afrika seferindeyken, başdanışmanı da “zır cahil bir yazar takımı var” diye yangını körüklüyordu.
Hani ileri demokrasi diyorlar ya!
Bu ileri demokrasi dedikleri sistemin elemanları, şimdilerde nefret, kibir, kin, baskı, yalan, yıldırma ve pişkinlik.
Başbakan Kuzey Afrika seferinden dönüşünde, sanki “kargaşaya devam” sinyali verdi.
Çünkü iktidar sarsılmış, telaşlanmış ve bu telaşa bağlı olarak hırçınlaşmıştı.
Öte yandan sermaye de tedirginlik yaşıyordu.
Taksim Meydanı’nda, Gezi Parkında, veciz biçimde dile getirilen, “T.C. yi kaldırdılar ama ayağa” sloganından, pankartından bir şey anlamadıkları anlaşıldı.
Çünkü ABD seferinde Başkan Obama, başbakana hoşgörü göstermeyince, başbakan sinirlendi.
Bunu hesabını, kendi halkına hoşgörü göstermeme biçiminde ortaya koydu.
Sinirlilik halleri, telaşları bundandır.
Ve başbakan nihayet bu ülkenin “yolgeçen hanı” olmadığını anladı ama anlamazdan gelmeyi devlet adamlığı sayıyor.
Allah bu halkı böyle bir başbakanla imtihan ediyor.
Halk bu imtihandan mutlaka başarı ile çıkacaktır.
Ötesi mi?
Ötesini de siz düşünün…
|