Kamuoyu araştırması yapmanın bu kadar kolay, bu kadar basit ve bu kadar “akçeli” bir iş olduğunu bilmiyordum…
29 Mart yerel seçimler öncesinde “hamdolsun” üzülerek bunu da öğrenmiş olduk.
Yaygın basında, yerel basında, televizyonlarda her gün yeni yeni kamuoyu araştırma sonuçları ile karşılaşıyoruz.
Siz ne yapıyorsunuz bilemiyorum ama ben gülmekten kırılıyorum…
Neden mi?
Şundan efendim;
“Akçe” nin ucunu gösteren parti ya da aday, kamuoyu araştırmalarında önde çıkıyor da ondan…
Halkı hiçe saymanın, seçmenin özgür iradesiyle dalga geçmenin, okuyucuyu, izleyiciyi kandırmanın habercilik sayıldığı bir dönemden geçiyoruz.
Asıl ödevi halkın doğru haber almasını sağlamak olan bir gazeteci, bir televizyoncu inanırlılığını, güvenirliliğini çıkar uğruna yitiriyorsa, buna karşın mesleği sürdürme pişkinliği gösteriyorsa, bu meslek bitmiş demektir.
Ayakta kalmayı iki bayram bir yılbaşı, bir de 5 yılda bir yapılan seçim ilanlarına, aday reklamlarına bağlayan bir gazetecilik anlayışı, nasıl inanılır olabilir?
Nasıl güvenilir olabilir?
Nasıl ayakta kalabilir?
Hani “yandaş basın”, “yalaka basın” diye, özellikle bazı politikacıların ve parti liderlerinin kullandığı bir söylem var ya!...
Şimdi de politikacılara soruyorum; dilinizden düşürmediğiniz bu yandaş basını, bu yalaka basını kim yarattı?
Sizler yaratmadınız mı?
Gazeteciyi sizler “tellal” yapmadınız mı?
İstanbul Anakent Belediye Başkanı ve başkan adayı Topbaş, “bu seçimler AKP ile medya arasında geçiyor” diyebiliyorsa ve medya da bu konuda suskunluğunu koruyorsa, şapkayı öne koyup düşünme zamanı gelmemiş midir?
Öte yandan, “akçe” sini ödemeden televizyon kanallarından herhangi birine çıkabilen bir aday düşünemiyorum ve tanımıyorum…
Bu mudur objektif, tarafsız ve halkın bilgilendirilmesine, halkın doğru haber almasına saygılı yayıncılık?
Allah için söyleyin bana.
Allah için uyarın beni.
“Böyle şey olur mu?” deyin…
Ne yazık ki işler böyle gidiyor.
Ha, şimdi diyeceksiniz ki; “a yavrum, alan memnun, veren memnun. Sana ne?”
Haklısınız…
Ben basın adına, basının onuru adına, basının bu durumlara düşmesi adına üzülüyorum.
Biz bu konulara yabancı olduğumuzdan, işlerin böyle gittiğini bilemiyoruz.
Bu işler, böyle gidiyor demek ki.
O zaman, “ko kıçına rahvan gitsin” mi diyelim?
“Kim iktidar olursa olsun, gelen ağam, giden paşam” mı diyelim?
İşte böyle düşünmek bile bana ağır geliyor.
Gerisini anlayabilen anlasın artık…
|