Muhabir.
Haber peşinde koşan.
Haber değeri olan olayları okura duyuran.
Şimdilerde bu işe soyunan soyunana.
Hem de neyin haber olduğunu, neyin haber olmadığını bilmeden.
Gazetecilerin bir araya gelip, “herkes kendi işini yapsın” diye sloganlar atarak yürümeleri boşuna değil.
Herkes kendi işini yaparsa sorun çıkmaz.
Ancak her mesleğin içinde, yaptığı işe saygılı olanlar olduğu gibi saygısızlar da bulunur.
O saygısızların kendilerine bile saygısı olmadığından, başkalarına saygılı olmaları beklenemez.
Gazete gazete, televizyon televizyon, gazeteci gazeteci, yorumcu yorumcu ayrım ayrım ayırdılar.
Herkes işini yapamaz oldu.
Objektif bir olaya başka başka yaklaşılır oldu.
Sünni dediler, Alevi dediler, Kürt dediler, Laz dediler, Çerkez dediler, Boşnak dediler, insan insan ayırdılar.
Oysa bu insanlar, birbirlerinden kız alıp verecek kadar yakınlaşmışlardı.
İşin böyle olması, egemen güçlerin işine gelmedi.
Hep kaşıdılar.
O ülkelerin yöneticilerine de kaşıttılar.
Egemen güçlerin iş başına getirdiği ve kendilerini yönetici sananlar, burunlarından kıl aldırmaz oldular.
Yönettikleri ülkeleri babalarının çiftliği sandılar.
Ve bunlar, “birleştireceğim” diye geldiler ama ayrıştırdılar.
Gazeteci için “yandaş” dediler, ayırdılar.
“Muhalif” dediler ayırdılar.
Hukuk adamı olması gereken yargıçlar, savcılar, avukatlar ayrım ayrım ayrıştırıldı.
Bunların kimi hukuku savundu kimi iktidarı.
İnsanlar “direnenler” “karşı çıkanlar” olarak ayrıldı.
Yani % 50 % 50.
Ve sonunda bu birbirinden ayrıştırılanlardan birileri eline sopa alarak sokağa çıktı.
Birileri, herkesin “pala” dediği et zırhıyla sokağa çıktı.
Bunların yaptıkları suç sayılmadı.
Sonuç olarak; insanları birbirlerini kırma noktasına gelecek kadar ayrıştırdılar.
Allah sonumuzu hayreyleye…
|