Cici anayasa çalışmaları hızlı bir biçimde tartışılırken, Diyarbakır Lice’de teröristlerin kimlik kontrolleri gözden kaçmıyor.
İçimizde yaşanan sorunlar göz ardı edilerek Mısır’ı, Suriye’yi tartıştırıp duruyoruz.
Yani kıçımızdaki kazığı göremezden gelerek, elin gözündeki çöpü kafamıza takıyoruz.
Çözüm sürecinin böyle götürülmesi hayra alamet değil.
Ancak gözleri olanlar görmüyorlar, kulakları olanlar duymuyorlar.
Gezi Parkı direnişinde ortaya çıkan gaz maskeli, elleri sopalı sivillerin kimler olduğu araştırılmaya bile gerek duyulmuyor.
Üstelik bu gaz maskeli, elleri sopalı siviller, devletin polisinin göz yummasıyla, “icra –i terör” işinde başarı gösteriyorlar.
Kilis’te, Suriye sınırında 84 yaşında bir Suriye yurttaşı ölü bulunuyor, hastane morguna kaldırılan yaşlı Suriyelinin katil ya da katilleri aranıyor.
Öte yandan Gezi Parkı direnişlerinde çeşitli biçimde öldürülen gençlerin katilleri, “tüm aramalara rağmen” bulunamıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı umre telaşına düşmüş, inananları umreye götürme vadinde bulunan sahtekarlardan haberi yokmuş gibi davranıyor.
Ekonomide aşağı doğru gelişen riskler kimseyi ilgilendirmiyor.
Hatta bizi yönetenler, gözümüzün içini baka baka ekonominin iyi gittiğini söylüyorlar.
Saadet Partisi, kendi ülkesinde yaşanan kargaşaya suskun kalırken, Mısır’ın Mursi’si için direnişler yapıyor.
Gaziantepli seçmenin oy vererek, “bizi temsil et” diye yüce çatı altına gönderdiği ayrı partilerden iki milletvekili, sokak jargonunda bile olmayan söylemlerle, hem de 75 milyonun gözleri önünde birbirlerine ağıza alınmayacak sözlerle saldırıyorlar.
Üstelik bu iki milletvekilinin ikisi de partilerinin üst düzey yöneticileri.
Biri AKP Gaziantep Milletvekili Hüseyin Çelik
Öteki MHP Gaziantep Milletvekili Edip Semih Yalçın.
Üstelik ikisi de politikacı olmanın dışında bilim insanı.
Yani okumuş, yazmış, mürekkep yalamış…
İyi ki cahil değillermiş.
Allah bizi cahillerden korusun.
Ve bunların tümü, “çözüm süreci” nde cici Anayasa tartışmaları sürerken
|