Güney sınırımızın öte geçesinden, cennet yurdumuzun topraklarına havan mermileri düşüyor, evlerin duvarlarına mermiler saplanıyor, gencecik insanlar, öte geçeden atılan mermilerle ölüyor.
Biz hala Suriyeli sığınmacıları besleme, barındırma telaşındayız.
Bu sığınmacılar, yarın ülkelerine birer kahraman olarak dönerse şaşmamak gerek.
Kilis’te yeni yapılan Seve Barajı’nın çevresine de sığınmacılar yerleştiriliyormuş.
Kilis’te Kilisliden çok Suriyeli sığınmacı varmış.
Ankara’nın Suriye politikası değişmedikçe durum daha da vahimleşecek gibi görünüyor.
Peki, Ankara ne yapıyor?
Gezi Parkı eylemcileri için yeni yeni sıfatlar bulmakla meşgul.
“Çapulcu” dedi, olaylar daha da arttı.
“Ayyaş” dedi, durulmadı.
“Tencere tava, ayni hava” dedi, ortalığı tencere tava sesleri sardı.
“Tencere tava çalarak sizi rahatsız edenleri yargıya şikayet edin. Çünkü tencere tava suçtur” diye komşuları birbirine karşı kışkırtmaya kalktı, kimse komşusunu şikayet etmedi.
Şimdi de “kemirgen” sıfatını yakıştırdı.
Bakalım bundan sonra ne olacak?
Şimdilerde bizim yaygın ve saygın medyamızın gündeminde “kraliyet bebeği” var.
Ülkedeki meydanları göremeyen medya, İngiltere’de bir bebek beşiğine odaklandı.
Demokrasinin beşiği diye yutturulan İngiltere’de, tahtın 3. varisi doğdu.
Salt bizde değil, gelişmiş – gelişmemiş her ülkenin medyasında haber oldu.
Bazı ülkelerde çocuklar açlıktan kıvranırken, demokrasinin beşiği(!) ülkede, atlas çarşafa doğan bir bebek, hemen hemen herkesi mutlu etti.
Hani demokrasinin beşiği olan ülkenin tahtına kurulacak 3. varis ya!
Demokrasi ile kraliyet tahtını bir arada kullanmak nasıl bir demokrasiyse.
Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de çocuklar öldürülürken, Afrika’nın hemen hemen her ülkesinde çocuklar açlıktan ölürken, demokrasinin beşiği sayılan İngiltere’de bir bebek doğuyor, kraliyet tahtının 3. Varisi olarak beşiğinde yatıyor.
Ne diyelim?
“Hoş geldin bebek” diyelim mi?
Diyelim.
Çünkü yarın, doğduğu güne lanet okuyacak bebeklerden değil bu bebek.
Kim bilir? Belki de tam tersi olur…
|