Güney sınırımız yolgeçen hanına dönmüş.
Cizre’de, Diyarbakır’da terör örgütleri yollara dökülmüş, kimlik soruyor.
Dünün teröristleri bugün pay –i tahtta devlet adamıymış gibi ağırlanıyor.
Halk iftar sofralarıyla avutulurken, böyüklerimiz için tantanalı sofralarda iftarlar düzenleniyor.
Dün ne dediğini unutan politika cambazları bugün “Allah ile aldatma” telaşında.
Cennet ülkenin meydanlarından biber gazı dumanları, gaz bombası sesleri yükseliyor.
Güvenlik güçleri, kim vurduya giderek, gencecikken ölenleri anmak için toplananlara bile hoşgörü ile yaklaşmıyor.
Devlet, 5 Ağustos karar duruşması için önlemler almalıyken, engelleme planları yapıyor.
İktidarı protestoların önlenmesi için, türbinlere coşku standartları getiriliyor.
Yukarda sıralamaya çalıştığım olumsuzlukları daha da çoğaltabiliriz.
Her şey herkesi gözü önünde geliştiğinden kimse bu saydıklarıma yabancı değildir ancak dün binecek Kıbrıs eşeği yokken bugün son model lüks arabaya binenler, bunları görmezden gelirler.
Onların politikası, “Rabbena hep bana” politikasıdır ve “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” çürük anlayışına sığınırlar.
Ve biz bu iklimin batağında bocalarken, yaklaşık 6 ay sonra yerel seçimleri idrak edeceğiz.
Yaşadıkları kentleri, kendisinden iyi yönetemeyeceğine inanan bazı insanlar, her partinin kapısını çalarak aday adaylığı talep etme kuyruğuna girerler.
Şimdiye dek böyle olmadı mı?
Şimdiye dek hangi parti, inanılır, güvenilir, sevilen ve gerçekten yetenekli birinin kapısını çalarak adaylık önerisinde bulundu?
Bizde hiçbir partiden böyle bir yaklaşım olmaz.
Bir kere aday adayı olacak kişi paralı olacak.
Hem kendi seçim masraflarını karşılayabilecek hem partisine parasal katkılarda bulunacak.
Yoksa ağzıyla kuş tutma yeteneği bile olsa fasafiso.
Bakın, yarın her partiden çıkacak aday adaylarını iyi inceleyin.
Seçilemeyeceğini bildiği halde aday adayı olacaklar çoğunlukta olur.
Seçilemese de partisi iktidara geldiğinde, elbet kendisine de bir koltuk ihsanında bulunacaktır.
Çünkü bu işler, günümüze kadar böyle olagelmiştir.
Seçimlere daha epey bir süre var.
Ankara’da bizi temsil edecek birini seçmeyeceğiz.
Her gün karşılaştığımızda derdimizi anlatabileceğimiz ve dinletebileceğimiz, kent yaşamını ciddiye alacağına inandığımız birileri için oy kullanırsak hem seçmen hem de o kent kazanır diye düşünüyorum.
Keşke partiler de böyle düşünseler…
|