Bir kutsal ayı ve sonunda gelen bir bayramı daha yaşadık.
Ramazan ayı içerisinde, her yerde, her ortamda, her fırsatta yine pek de hoş olmayan politikalar yapıldı.
Tamam, politikayı, “benim politikayla ilgim yok” diyen sıradan yurttaşın bile sofrasına bağdaş kurdurup oturttular ancak bu arada halkı yönetme sanatı olarak tarif edilen politikanın suyunu da çıkardılar.
İftar sofralarında politika yaptılar.
Cuma namazı girişinde ve çıkışında politika yaptılar.
Yoksula yardım ayağıyla politika yaptılar.
Ne yapalım?
Bizde politika böyle yapılıyor işte.
Hem de yıllardan bu yana…
Her şey şaka gibi gelişiyor.
Silivri’de karar duruşması ve çıkan kararlar, Ceylanpınar’da kargaşa, Lübnan’da pilotlarımızın kaçırılması, Hatay, Kilis, Gaziantep Şanlıurfa gibi güney illerimizde yaşayanların çektikleri sıkıntılar.
İki pilotumuzun kaçırılması üzerine Dış İşleri, Türk yurttaşlarının Lübnan’a gitmemesini önerdi.
Şaka gibi.
Bir devlet büyüğü, daha önce hem de eşiyle birlikteyken dinlediği Vardar Ovası türküsü için “hayranlıkla dinledik” deyip, sonra aynı türkü için “onda rakı geçiyor, ben yokken söyleyin” diyorsa…
Vallahi her şey şaka gibi.
Biz bu cennet ülkede Türk, Kürt, Alevi, Sünni, hukuk – mukuk, sorgulama – savunma, yargı – margı, ağırlaştırılmış müebbet artı 100 yılı aşkın hapis, asker – polis – sivil, Gezi direnişçisi tam bir kargaşa yaşarken ve kendilerini iktidar sanan ancak zor ve dayatmayla muktedir olmaya çalışan yöneticiler varken, televizyonlarımız, Ramazan ayı boyunca illere göre iftar saatlerini bildiriyordu.
Ben en çok da iki kez ağırlaştırılmış müebbet artı onlarca yıl hapis cezalarına taktım.
Hadi gelin gülmeyin.
İnsan ömrünün sınırı ne ki?
Hukukun mantıksızlığı mı?
Ceza yasalarının tangır tungurluğu mu bilinmez ama ben yine de iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve onlarca yıl hapis cezalarına taktım bir kere.
Adının sözcükleri içinde “adalet” olan iktidar partisi, adaleti yayla sakızı gibi çiğnemeyi sürdürüyor.
Nasıl mı?
Yasamayı, yargıyı, basını teslim almış, yine de hukuktan, hukukun üstünlüğünden, adaletten dem vura vura.
Sahi sormayı unuttum;
Bayramınız nasıl geçti?...
|