Geçtiğimiz hafta bir yazımda yine değinmiştim.
250 – 300 atlı, 3000 yaya ve 200 araçlı kaçakçılık olmaz.
Duyulmuş, görülmüş iş değil.
Mazot kaçakçılığı yapıyorlarmış.
Yolgeçen hanına dönen güney sınırımızdan Türkiye’ye mazot kaçıracaklarmış.
Askerlerimizle çatışmışlar, ellerindeki mazot bidonlarını bırakarak kaçmışlar.
Güneydoğu Bölgemizde yıllardır kaçak yakıt satılır.
Nizip’ten başlayarak Mersin’i geçinceye kadar, yollarda “ucuz mazot bulunur” diye kargacık burgacık yazılmış tabelalarla karşılaşırsınız.
Bu işin kaymağını hep birileri yer.
Devlet şimdiye dek bu kaçak mazotla baş edememiştir.
Güney sınırımızdan geçmeye çalışan 250 – 300 atlı, 3000 yaya ve 200 araçla kaçakçılık yapıldığını sanmıyorum.
Bu konunun iyi araştırılması halinde altından ne çapanoğulları çıkacağını da tahmin bile edemiyorum.
Anlı şanlı saygın ve yaygın basınımız, konuyu araştırmalıyken “Kaçakçı Akını” diye manşet atıyor.
İnandırıcı olmadığının farkına bile varmıyor.
Ortadoğu’da Müslüman ülkelerde bir katliam yaşanıyor.
Suriye kargaşası üçüncü yılına girdi.
Mısır kan revan içinde…
Biz bu ülkede yaşananlara, bir devlet politikası olarak yaklaşmayı beceremiyoruz.
Nasıl yaklaşıyoruz?
İdeolojik yaklaşıyoruz.
Taraf tutarak yaklaşıyoruz.
Mısır’da Hüsnü Mübarek’i getiren Amerika değil mi?
Mübarek’i alaşağı edip Mursi’yi getiren Amerika değil mi?
Mursi’yi, Sisi’nin yaptığı darbeyle alaşağı ettiren Amerika değil mi?
Allah korusun, yarın benim cennet ülkemde de bu tür kanlı olaylar başlarsa, ezeli ve ebedi dost ve müttefikimiz Amerika kılını kıpırdatır mı?
Türkiye karıştırılmak için bazı kesimler ellerinden geleni yapıyorlar.
Geçtiğimiz Cuma günü, bazı büyük kentlerimizde, Cuma namazından çıkan cemaatin, Mısır’da yaşanan olaylara karşı gösteri yapmalarını nasıl tarif edebiliriz?
İstanbul’da yine Cuma namazı çıkışı açılan pankartlar, neden görmezden geliniyor?
Ne yazılıydı bu pankartlarda?
“Kahrolsun Sisi, Kahrolsun Demokrasi, Geliyor Hilafetin Sesi…”
Bu tür pankartları açanlar hakkında soruşturma açıldı mı?
Sisi için kahrolsun diyenler, kafiye olsun diye mi kahrolsun demokrasi diye haykırıyorlardı?
Bir gün sonra, cumartesi günü başbakanın Bursa konuşmasını izlerken ürperdim, tüylerim diken diken oldu. Bir başbakan, bir devlet adamı gibi değil, Ortadoğu’da yaşananları okuyamayan, ideolojisinden başka bir şey düşünmeyen biri gibiydi. Tamamen dini motiflerle süslediği konuşmasında, Allah’ın tuzağından bile söz etti…
Hacıbektaş’ta Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ı aniden ortaya çıkan biri ittirmiş.
Bu ittirmeyi medyamız “saldırı” diye verdi.
Peki, ellerinde pankartlarla demokrasiye saldıranlarınki nedir?
Hilafetin sesi mi?
|