Demokrasi paketinin en önemli maddelerin biri de nefret saikı.
Yani herhangi bir suçun nefret duygusuyla işlenmişolması.
Madde açıklanırken deniliyor ki :” kişinin inançları gereğini yerine getirmesine, dolayısıyla belli haklarını kullanmasını, belli haklardan yararlanmasınıengelleyenleri ceza kapsamına alıyoruz. Bu sebeple işlenen suçun cezasını 1 yıldan 3 yıla kadar artırıyoruz.”
Elbette hepsi bu kadar değil, devamı da var “Türkiye’de hiç kimse dilinden, ırkından, milletinden, renginden, inancından ve inancının gereğini yerine getirmekten dolayı ayrımcılığa maruz kalmayacak.”
Dil, ırk, millet, renk, inanç buraya kadar tamam hiçbir itirazım yok ama iş inancın gereğini yerine getirmeye gelince işte orada durum değişiyor…
Neyin inancın gereği olup, olmadığına kim karar verecek?
Bu konuda yetkili herhangi bir kurul var mı?
Aslında devlet düzenini içinden çıkılmaz hale getirecek bu uygulamanın öncesinde hemen herkesin kendi kendine sorması gereken çok önemli bir soru var…
Öncelik devlet görevinde mi kişisel olan inancın geregini yerine geitrmede mi?
Bunu neden sordum…
Diyelim bir okul…
Öğretmenin ders saati de ister istemez namaz saatine rastlıyor, öyle ya bu güne kadar laik devlet kuralları içinde önemli olan görevin yerine getirilmesiydi…
Ya da akşamüzeri ramazanda iftar saatine…
Bu durumda ne olacak? Öğretmen ya da ilgili personel “inancım gereği ben namazımı kılmak zorundayım…”
“Ya da orucumu mutlaka açmalıyım.” Dediğinde, yönetici ne yapacak?
Bir yanda öğretmeni bekleyecek öğrenciler, diğer yanda inancın gereğinin engellenmesiyle ilgili nefret saikıyla yargılanmak. Sizce hangisini tercih etmeli...
Elbette bu iş sadece okulla sınırlı değil…
Varsayalım ki kadın polissiniz. Tamam, türban takma hakkınız yok da, devriyedesiniz veya nöbette…
Görev yaptığınız yer de çok kritik, yani önemli…
İlgili memur görevi bırakıp ibadetini yapmak istediğinde…
O boşlukta meydana gelebilecek olayların sorumluluğunu kim üstlenecek?
Yani izin verseniz bir türlü, izin vermeseniz işin ucunda nefret sakinden yargılanmak ta cabası…
Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali
Adam devlet memuru…
Kadınlara türban serbestîsi var da memur erkek…
O da inancının gereği olduğunu düşündüğü sakal bırakmak istiyor…
Ve bunu da açık bir şekilde sizden talep ediyor
Evet, bu durumda ne olacak
İsterseniz bu kez değişik bir meslekten örnek verelim…
Kişi doktor…
Hatta cerrah.
E zaman bu…
Tam ameliyatın ortasında namaz saati gelirse…
Ya da bayan doktor; çocuk erkek olduğu için benim inancıma göre namahrem diyerek hastayı muayene etmezse…
Hadi bir an için, kurumda başka erkek doktor olduğunda sorun geçici olarak çözülebilir de…
Ya tek doktor olduğunda…
Aslında bu örnekleri pekâlâ çoğaltmak mümkün ama önemli olan şu…
Siz devletin işleyişini laik olmaktan çıkarıp, dini kurallara göre yönetmeye çalışırsanız, biliniz ki ülkede kaç din, kaç mezhep, kaç tarikat varsa devleti de o kadar parçalara ayırmış olursunuz…
Böyle topluluğa da asla devlet denilemez…
Kısacası ne kadar ulus’sanız o kadar devletsiniz…
|