2013 yılı 2 ay sonra bitiyor.
Dile kolay, 365 gün.
Bir çırpıda geçip gidiveriyor.
2013 yılının akıllarda kalanına bir bakacak olursak;
Gezi Parkı, Taksim, direniş, yürüyüş, slogan, oturma eylemi, duran adamlar, OTDÜ, Kırkayak, GAZÜ önü, İstasyon alanı, Gündoğdu, Tandoğan, Kızılay vesaire vesaire vesaire…
Sözün özü, Cumhuriyet alanları.
Buna karşılık biber gazı, gaz bombası, basınçlı su, cop, sopa, pala vesaire vesaire vesaire…
Bu arada politikada da çok gelişmeler oldu.
Başta politikacının dili değişti.
İktidar partisi lideri, ana muhalefet ve öteki muhalefet partilerinin liderlerine, pek de zarif olmayan biçimde sataşmalar yaptı.
Ana muhalefet partisinin lideri de geri kalmadı, aynı tonda sataşarak yanıt verdi.
Öteki muhalefet partilerinin liderleri de sataşma üslubunu benimseyerek, ölçüsüz dil kullandılar.
Bu partilere gönül ve oy vermiş seçmenlere gelince; kimi zaman oy verdiği partinin liderinin hırçınlaşmasını haklı gördü kimi zaman haksız buldu.
Seçmen, seçim sandığına giderken bu sataşmaların hesabını sormazsa, politika daha da bozulacak daha da yozlaşacak ve halkı yönetme sanatı olan işlevini gide gide yitirecek.
Bakar mısınız?
Dün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı idi.
Milli Eğitim Bakanlığının bir talimatıyla hemen hemen tüm okullar Cumhuriyet Bayramını hafta içinde okullarında kutlamak durumunda kaldılar.
Dün de usulen illerde valiler, ilçelerde kaymakamlar Atatürk Anıtlarına hazır çelenkler koyarak 29 Ekimi geçiştirdiler.
Doğrusu bu muydu?
Değildi…
On yıl öncesi kutlamaları daha içten daha coşkulu değil miydi?
Günümüzde 29 Ekim öncesi herkes seçim ve seçilebilme telaşına düştüğünden, kendilerine bu telaşı sağlayan Cumhuriyetin kuruluşunu ve kurucularını unuttular.
Böyle bir bayram öncesi en üst düzeyden hastalananlar oldu.
Yine 29 Ekim öncesi, ana muhalefet partisinin lideri, canımız, kanımız, ezeli ve ebedi müttefikimiz Amerikan büyükelçisinin bir otel lobisindeki davetine icabet etti.
Ne diyelim?
Biz böyle bir ulus değildik ancak adım adım, göz göre göre böyle olduk.
Dünkü 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında, yurdun neredeyse her yanında yaşanan olumsuzluklara değinmek bile istemiyorum.
Çünkü değinsem, zülf – ü yâre dokunurum, o da bana dokunur.
Hani korkumuz ve bir çekincemiz yok da…
Hadi biz yine de Mart ayında yapılacak yerel seçimlere odaklanalım.
Odaklanmasına odaklanalım ama seçmen de kullandığı oyunun on para etmediğini bir görebilse.
|