“Çocuğuma bir lokma haram yedirmem” söyleminden nerelere geldik?
“Yedirmem” sözcüğü neredeyse dillere pelesenk oldu ama haram lokmayla, haksız kazançla ilgisi yok.
Artık, “ne halt ederse etsin, ben koruyup kolladığım adamımı yedirmem” noktasındayız.
xxx
Gezi olaylarıyla başlayan ve kendiliğinden gelişen direnişin etkisi umulandan büyük oldu.
Ülkeyi yönettiğini sananların sempatik sinir sistemleri bozuldu.
Bozuldukça da hata üstüne hatalar yapılmaya başlandı.
Mücadeleden müzakereye dönüldü.
Düne kadar düşman bilinenler dost, dost bilinenler düşman ilan edildi.
Geçtiğimiz cumartesi gününden başlayarak geliştirilen Diyarbakır senaryosunu yazanlar, sahneye koyanlar kimlerse (ki kim oldukları belli) kendilerine göre oyuncuların alasını buldular.
Ve seçilen oyuncular, rollerini eksiksiz oynadılar.
Hem de dünyanın gözleri önünde.
Birileri, oynanan bu tiyatroyu ellerini ovuşturarak izlerken, cennet ülkemde yaşayan ve her kesimden aklı başında olan insanların kaygı katsayısı yükseldi.
Hele görevi halkı bilgilendirmek olan yaygın ve saygın basınımızın manşetlerine yansıyanlar, bu kaygıyı katlayarak çoğalttı.
“Yaşasın Kardeşlik.”
“Mahşere Kadar Kardeşiz.”
“Biz Kardeşiz.”
“Cezaevleri Boşalacak.”
Tamam, kardeşliğe diyecek bir şeyimiz olamaz ama bu işin içinde birilerini kızdırmamak adına şirin görünmeye çalışmak varsa, o kardeşlik söylemi havada kalır.
Bir gazetemiz “Megri Amed” diye manşet atmış, altına da manşetinin Türkçesini yazmış; “Ağlama Diyarbakır”
En düşündürücü manşeti ise yine muhalif bir gazete atmıştı;
“Nereden Nereye…”
“Yedirmem” söylemine geri dönersek; biri de çıkıp “Diyarbakır’ı size yedirmem” diyemedi.
Bana sorarsanız BOP eş başkanı ve başbakan “yedirmem” diye diye kendini yedirecek gibi görünüyor.
Şu yerel seçimleri kazasız belasız, en önemlisi de ayak oyunsuz, numarasız, dalaveresiz bir atlatabilirsek, belki o zaman önümüzü görmeye başlarız.
|