Hava koşulları nedeniyle iki günden bu yana evden çıkmıyorum.
Evde ne yapılır?
Ya bilgisayarda sörf yaparsınız ya kitap okursunuz ya da televizyon izlersiniz.
Bütçe görüşmeleri nedeniyle ben televizyonu tercih ettim ve bütçe görüşmelerine kilitlendim.
Televizyonda meclis kanalını izlerken ürperdim, tüylerim diken diken oldu.
“Aman Allah’ım, beni bu adamlar mı yönetiyor?” demekten inanın kendimi alamadım.
Hele iki gün önce başbakanın Trakya’da üniversitelerde okuyanlar için söylediklerini hayretler içinde dinledim.
“Üniversitelerde okuyan 6 -7 yılda bitirecek, bitirmedi kusura bakmasın…”
Oysa üniversite vurgunu gençler için bazı öğrenim afları getirenler kimlerdi?
xxx
Şimdi bir de “cemaat medyası”, “iktidar medyası” çıktı.
Medyanın düşürüldüğü şu hale bakın.
Politika, iktidar partisi AKP ile ne idüğü belli olmayan ancak etkin olduğunu herkesin bildiği cemaat arasında sıkışmış durumda.
Ve benim yaygın ve saygın basınım da haberlerinde, halkın haber alma özgürlüğünü bir yana bırakmış, kendi çıkar safını seçme sevdasında.
Her dürüst adam gibi üzülüyorum
Bir medya mensubu olarak şunun medyası bunun medyası diye sınıflandırılmak inanın ağrıma gidiyor.
Bu sınıflandırma, sınıflara ayrılan kaç medya mensubunun ağrına gidiyor diye de merak ediyorum.
Medya mensubu, yani gazeteci, bir yerlere yamanmışsa zaten gazeteci değildir.
Ancak yakın çevreme baktığımda, bu konuda yalnız kalanlardan biri olduğumu üzülerek görüyorum ve bir tarafa yamanarak varsıllaşamadığım için kendime kızıyorum.
Yok yok yanlış anlaşılmasın, ben durumumdan memnunum.
Hani Yahya Kemal’in, “cihana yeniden gelmek hayal edilse bile / avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle” diye yazdığı ve şarkılaştırılan dizeleri var ya.
Yeniden cihana gelsem, her ne kadar kan kaybettiğini görsem de yine gazeteciliği seçerim.
Hiçbir yere yamanmayan, hiçbir yerden beslenmeyen, tek amacı halkı bilgilendirmek olan onurlu, dürüst gazeteciliği.
|