Acısıyla, sevinciyle, hüznüyle bir yılı daha geride bırakıyoruz.
Bugün 2013 yılının son günü.
365 gün şöyle böyle geçti ama son ayının 17. Gününü tarih nasıl yazacak bilemiyorum.
Her ne kadar üstü kapatılmaya çalışılan bir sahtekarlık, bir hırsızlık varsa da bu kez üstü pek kapatılamayacak bir 17 Aralık geçirdik.
Baksanıza, o günkü depremin artçıları durmadan sürüyor.
Ortada bir hırsızlık var bir de güneşin balçıkla sıvanamayacağını anlayamayanların çırpınışı.
Bu çırpınışa, bazı bilim insanları “güç zehirlenmesi” diyor.
Yani gücü elinde tutanların, ellerindeki bu güçle zehirlenme olayı.
17 Aralıkta önce “faiz lobisi” diye ne olduğu anlatılmayan bir bilmece atıldı ortaya.
Çete, örgüt, çapulcu, dış güçler, iç güçler gibi söylemler henüz sıcaklığını yitirmemişken, 17 Aralıktan sonra bu kez “paralel devlet” diye bir söylemle tanıştık.
Neredeyse 12 yıldan bu yana iktidarı elinde tutanların, bu kadar yıl sonra bir “paralel devlet” ten söz etmeleri, bana göre hiçbir yere oturmuyor.
Bugün paralel devlet denilen güya gizli güç ile kol kolalığın, ortaklığın, müttefikliğin nasıl bozulduğu sorusu, yukarda sözünü ettiğimiz “güç zehirlenmesi” nde karşılığını buluyor.
Gücü elinde tutmaya çalışan karşılıklı iki ortak, bazı paylaşımlarda anlaşamadılar.
Bu güçlerden birinin, her ne kadar, “ne istedilerse verdik” dese de öteki gücün, bu verilenlerle yetinmediği anlaşılıyor.
Geçtiğimiz cumartesi günü yeni bir söylemle daha müşerref olduk;
“Bizim iki özelliğimiz var, hem yasamayız hem yürütmeyiz…”
Eh ne diyelim?
Yasamanın ve yürütmenin ne olduğunu bilmeyenlere hayırlı, uğurlu, kademli olsun.
Özellikle de güç zehirlenmesinden etkilenmeyen hukukçulara.
Evet, unutulmaz bir yıl geçirdik.
Bu unutulmaz yılın, özellikle de son ayındaki gelişmelerin sancısı, yeni yılda da sürecek gibi görünüyor.
Sonuç ne olursa olsun, bu sancıdan en çok namuslu yurttaşların etkileneceğini de belirtmeden geçemeyeceğim.
Güzel ülkemin güzel ve iyi insanları bu sancıyı hak etmiyor…
|