Kuş gribinden sonra Kırım Kongo Kenesi ile tanışmıştık.
Şimdi de “Hanta Virüsü” diye bir melanetle karşı karşıyayız.
Bu virüs ilk kurbanını aldı bile…
Birkaç yıl önce “kuş gribi, kukuş gribi” dediler, millet tavuk ve yumurta yemeyi terk etti.
Peki nereye gitti onca tavuk, milyonlarca yumurta?
Tavuklar dondurucularda kızağa çekilirken, yumurtalar da “likit yumurta” adı altında piyasalara arz – ı endam eyledi.
Yani kuş gribi olarak bilinen hastalık, yeni ve ayrıcalıklı bir ticari sektörün doğmasına neden oldu.
Benim uyanık girişimcilerim, öldürücü olduğu söylenen bir hastalığı, ticari meta olarak kullanmayı başardılar.
Şimdilerde ne tür akçeli işlerin peşindeler bilemiyoruz ancak “rabbim ne derse o olur” demekten de kendimizi alamıyoruz.
Evet, şimdi de Hanta Virüsü girdi güzel ülkemize salına salına…
Bu virüs fareden insana geçiyormuş.
İlk kurbanını da Bartın’da almış.
İlyas Bilgin adlı yurttaşımız, ormanda bir ağacın dalını koparmak isterken parmağına diken batmış.
2 hafta sonra rahatsızlanmış, hastaneye kaldırılmış.
İncelenen kan örneklerinde bu melun virüs tespit edilmiş.
Bu virüs, “Bunyavirüs” ailesindenmiş…
Kemirgen hayvanlar tarafından taşınıyormuş.
Aşısı da yokmuş…
Dolayısıyla kesin bir tedavisi de yokmuş.
Bazı gazetelerimiz “salgın” başlığıyla verdiler bu hanta virüsü haberini.
Oysa benim güzel halkım, her türlü virüse karşı bağışıklık kazanmıştır.
Hani bir arada Kırım Kongo Kenesi furyası vardı…
Bu yabancı uyruklu kene de yapıştığı birkaç yurttaşımızın ölümüne neden olmuştu.
İşte bu kez, “Hanta Virüsü” giriverdi yaşantımıza…
Oysa bu memlekette onca virüs varken, yeni yeni virüs türlerinin çıkmasına bir anlam veremiyorum.
Bunca virüs arasında kuş gribi, Kırım Kongo Kenesi, Hanta Virüsü gibi türler nasıl barınabilir, şaşıp kalıyorum…
Her şeye karşın hükümet, bu konuda hemen bir “kriz masası” oluşturmalı, bu virüsler için acil çözüm yöntemleri üretmelidir.
Yoksa bu yabancı uyruklu virüsler bitirir bizi.
Allah Ankara’yı korusun…
|