Düşüncelerimiz güya ileriye doğru, düşündüklerimiz alaşağı olma noktasına doğru koşar adım gidiyor.
Aydın olarak bildiklerimiz, dik durmayı bırakıp güce teslim olmuş.
Oysa aydın özgürdür, bağımsızdır ve hep doğruya parmak kaldırır.
Televizyonlar çoğaldı. Karasalı, digitalı gırla.
Ağzı olan herkes televizyon camlarında.
Doğru mu söylüyor, yanlış mı söylüyor, saptırıyor mu, manipüle mi ediyor aldıran yok.
Adam konuşuyor ya!
Çünkü ağzı olan konuşturuluyor.
Birileri bizim birbirimizle cebelleşmemiz için gerekeni yapıyor.
Ekonomi uzmanları oturup hukuku tartışıyorlar.
Hukukçular ekonomi üstüne ahkam kesiyorlar.
İlahiyatçı, ilahiyatçı ile hiçbir konuda anlaşamıyor.
En önemlisi de politikacı politika bilmiyor ama tıptan anlıyor ekonomi uzmanı kesiliyor, mühendisliğe soyunuyor, mimarlık yapıyor, din adamlığı cübbesi giyiyor yani her şeyden anlıyor.
Demok – rasiye gelince;
İşte o konu biraz karışık.
Hiç kimse demokrasinin ne demek olduğunu bilmiyor ama bildiğini, anladığını, uyguladığını sanıyor.
Anlatmak istediğimiz konuya gelelim;
Politik yaşamda 10 yıl, 15 yıl, 20 yıl çok ama çok kısa zamanlar.
Bizim ömrümüz yetecek mi diye tartışmaya hiç gerek yok.
Yaşadığımız süre içinde çok politik oluşumlar göreceğiz.
Bize, bizim düşüncemize uysa da uymasa da bazı gerçeklerle yüzleşeceğiz.
Hiçbir iktidar halkı teslim alamaz.
Çünkü iktidarları halk oluşturur.
Halkın kültür yapısıymış, eğitim düzeyi imiş falan filan, bunları tartışmak, günümüzde “abesle iştigal” dir.
Halk ne kadar eğitimsiz olursa olsun, kültür düzeyi ne olursa olsun, gün gelir, “yetti gari” deyiverir.
Başa dönersek;
Herkesi televizyonlara çıkarıp ahkam kestirmeyi demokrasi sananlar, akıllarını başlarına toplamadıkça, hırsızlık, arsızlık, yolsuzluk sürecek, bu düzen böyle gidecektir.
Sağlıklı bir seçim bile yapamıyorsak, yine de herkes hayatından memnunsa ve “bırakın ağzı olan konuşsun” diyorsanız, sistem oturmuştur, düzen dizmeyi sürdürecektir.
Yaşasın demo – krasi…
|