Seçimler biteli neredeyse 10 gün oldu ama tartışması hala bitmedi…
Bunu söylerken sakın oy sayımıyla ilgili tartışmaları kastettiğim sanılmasın…
Benim anlatmak istediğim, seçimlerin partiler anlamında ortaya çıkan sonucu…
Özellikle büyük gazetelerin hafta sonu eklerinde çeşitli resimler ortaya konarak okuyucudan bu iki resim arasındaki 7,10 fark gibi birbirine olan farklılıkların bulunması istenir…
Dikkatli okuyucular da bunları genelde şıp diye bulur.
İşte burada da karsımıza çıkan konu bunun bir benzeri aradaki tek fark sadece ortada bir seçimin olması…
Yıllar öncesiydi.
Yani 6 Kasım 1983 seçimleri yaklaşırken televizyonda liderlerle ilgili açık oturum yapılıyordu ve açık oturuma 3 parti lideri katılmıştı…
Liderlerden biri sözde paşaların desteklediği MDP lideri Turgut Sunalp, diğeri Bülent Ecevit’in eski Müsteşarı Necdet Calp’in kurduğu Halkçı Parti, bir diğeri de Turgut Özal’ın kurucusu olduğu Anap…
Sözde paşalar desteklediği için MDP çok rahat örgütleniyordu, HP ise çok fazla bir varlık gösterememişti…
İşte o akşam Turgut Sunalp’ın Boğaz köprüsünü satma isteğine karşın Necdet Calp’in elini masaya vurarak sattırmam diye tepki göstermesi partisini yüzde 30 civarında oya kavuşturarak 2. parti yapmıştı…
Yani çok iyi örgütlenilememesine karşın sadece kendi farkını ortaya koyması bu sıçramayı sağlamaya yetmişti…
Yani işin düğümlendiği yer işte o nokta, fark!
Sahi özelikle 3 büyük partimiz arasında ne fark bulunuyor…
İstersiniz konuyu genelleştirmekten ziyade biraz özele indirgeyelim ki meramımız daha kolay anlaşılsın…
Bunu yaparken de asla yerel seçimler için yerel siyaseti değil, partilerin genel politikalarını dikkate alıyorum…
Tüm ülkeyi ilgilendiren politikalarını…
Burada da iş dönüp dolaşıyor bağımsızlıkta bitiyor…
Ekonomik, mali, siyasi, kültürel bağımsızlıkta…
Çünkü gelişmenin, kalkınmanın başka bir yolu yok…
Çok kesin bir hüküm olacak ama olamaz da…
Peki, mevcut büyük partilerimiz içinde ABD ile ilişkileri eşit düzeye getireceğini belirterek NATO’dan çıkacağını söyleyebilen herhangi bir parti var mı?
Duydunuz mu benzeri herhangi bir laf edenini…
Ya müzakere belgesi, ilerleme raporu vs. ile size ulusal program yapmayı dayatarak başta ulus devletiniz olmak üzere…
Tüm ekonomik, mali, siyasi varlıklarınızı yok etmeyi amaçlayan AB dayatmalarına karşı durabilecek herhangi bir parti…
Var mı?
Aslında yakın zamanda gördük…
NATO üyesi olduğunuz zaman bırakın silah üretmeyi, istediğiniz yerden alabilmeniz bile söz konusu olamıyor…
Hem ülkeleri, NATO bünyesinde tutmanın da en önemli anlamı ülkelerin ulusal bağımsızlıkçı savunma politikalarını…
Sanayilerini denetim altında tutmak değil mi?
Emin olun ki aynı durum AB ile ilişkiler için de geçerlidir…
Yıllarca bekleterek çeşitli umutlar vaat ederek sizi kapılarında bekletmenin de tek anlamı…
Gümrük birliği politikasını yani ülkemizi tek taraflı pazar yapma politikasını sürdürmek…
Ayrıca
Sizin bağımsız, ekonomik ve siyasi bir güç olmanızı engellemek…
Yani diyeceğim biz seçerken aynı politikalar içindeki en beceriklisini seçiyoruz…
Yoksa aralarında herhangi bir fark yok…
|