Her 24 Nisan gelince, özellikle büyük medyada bir hareketlilik başlar…
ABD başkanı soykırım dedi mi demedi mi?
Anlayacağınız durum artık o noktaya gelmiş ki, soykırım dediğinde üzülüyor, onu demeyip yerine büyük felaket dediğinde bile seviniyoruz…
Yani o kadar vahim…
Sonrasında olanları biliyorsunuz…
Nobel ödüllü yazarımız ki bunu derken adına ödül verilince de sanılır ki Nobel eskiden yaşamış ünlü bir edebiyatçı…
Adam gerçekte mühendis, dinamiti bile onun bulduğu biliniyor. İsveç savaş sanayinin sembolü…
Neyse işte yazar Orhan Pamuk ödül almadan hemen önce Türkler 1 milyon Ermeni’yi öldürdü iddiasını ortaya atmıştı…
Sonrasında da başta ABD, AB ve Soros destekli bir grup sözde aydın çıkarak Türkleri Ermenilerden özür dilemeye çağıran bir metni imzaya açmıştı…
İşte bu ve benzeri durumlar hemen her yıl 24 Nisan geldiğinde o günlerin değişmez ritüelleri arasına girdi…
Ve bu yıl da benzer olaylar yaşandı…
Önce BDP eş başkanı Türklerin tarihleriyle yüzleşmeleri gerektiğini söyledi…
Ardından Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı “Ermenilerin yaşadıkları acıları anlamak bir insanlık vazifesidir “diyerek soykırımcılara bulamayacakları bir fırsatı vermiş oldu…
Aslında durum son derece ilginç…
Çünkü ortada sadece tek taraflı Ermeni tezi var…
Türkiye’nin savunucusu durumda özellikle devlet katında herhangi bir kimse yok…
Peki, bu tezlere destek olanlar, tezlerin kanıtı olarak neye dayanıyorlar dersiniz…
Bana kalırsa hiçbir şeye…
Çünkü tarihe bakıyorsunuz bu sorun geçmişte çözülmüş…
Önce Gümrü…
Ardından Kars…
Sonrasında da Lozan anlaşmasıyla Ermenistan toprak talebinden bile vazgeçerek bu günkü sınırlarımızı fiilen tanımış…
Hani diyorlar ya soykırım suçu falan…
Osmanlı toprakları işgal edildiğinde İngilizler Malta’da mahkeme kurarak akıllarınca soykırım suçlularını yargılamaya çalışıyorlar ve orada bile alınan kararda soykırım yapılmadığısonucuna varılıyor…
Bu arada tüm uluslararası hukuk kurallarına göre suç, soykırım suçu bile olsa kişiseldir…
Yani kişiler yargılanır…
Örneğin Yahudi soykırımı suçlamasıyla nasıl tüm Alman milleti değil sadece Naziler hedef alınmışsa ki…
Bu Yugoslavya’da…
Bosna’da…
Ruanda’da…
Sudan’da da böyle olmuştur…
O halde neden iş söz konusu Türkiye olunca ısrarla falan kişi ya da kişiler denilmeyip…
Türkler Ermenileri katletmiştir edebiyatına sarılınıyor…
Ve yine bu ülkelerle ilgili hiçbir ülke parlamentosunda herhangi bir karar alınmazken…
Türkiye ile ilgili neredeyse küçücük ada devletlerinde bile birbiri ardına soykırım kararları alınıyor…
Aslına bakarsanız tüm bunların tek anlamı var…
Türk halkını soykırım yaptığına ilişkin ikna etmek…
Bu yapıldıktan sonra biliyorlar ki işleri iyice kolaylaşacak…
Hem adamlar bunu 3 T olarak formüle bile etmiş…
Tanıma.
Tazminat.
Toprak.
Bu ilk adım, hele bir kabul edilsin gerisini göreceksiniz…
Önce altından kalkılamayacak tazminat…
Ardından da sonu gelmeyecek toprak istekleri birbirini izleyecektir…
Değilse; Ermenistan Anayasasının 13.maddesindeki devlet armasında Ağrı dağının ne işi var, söyler misiniz?
|