Dün 1 Mayıs emek ve dayanışma bayramıydı.
Cennet yurdumuzun her köşesinde kutlamalar yapıldı.
Hele de büyük kentlerimizde…
Ülke nüfusunun neredeyse % 25 inin yaşadığı İstanbul’da, başkent Ankara’da, üçüncü büyük kent İzmir’de, her ilde, her ilçede kutlama törenleri yapıldı.
Dünkü bayram adını koyduğumuz şey, bayram maryam değildi.
Karşılıklı güç gösterisiydi.
Özellikle başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde çeşitli gerginlikler yaşanacağı günler öncesinden belliydi.
Çünkü 2010, 2011, 2012 yıllarında kimsenin burnu kanamadan, coşku içinde kutlanan 1 Mayıs için, tek karar verici kararını vermişti; “Taksim’den ümidinizi kesin, benim istediğim alanlarda kutlanacak…”
Özellikle 1977 1 Mayısında yaşanan katliamdan sonra, çalışan kesim Taksim Alanı’nı, 1 Mayısların kutlanacağı alan olarak belirlemişti.
İstanbul’da işçi sabahleyin kalktı, yanına limon, su, sargı bezi, varsa gaz maskesi alarak yola çıktı.
Nereye gidecek?
Bayramını kutlamaya gidecek.
Bir de baktı ki sanki işgal var.
Taksim’e çıkan yollara 39 bin polis, tam teçhizat dizilmiş.
Ellerinde gaz bombası atan tüfekleri, arkalarında su sıkan Tomalar.
Acayip bir ülke olduk.
Başta devlet büyükleri, il yöneticileri, bandolarla, mehter takımlarıyla el ele, kol kola halkın önüne düşüp, alanlara bayram kutlamaya inselerdi ne olurdu?
Yöneticiler, çalışan kesimi ciddiye almadı, yasaklarla gerginlik yarattı, çalışan kesim de yöneticileri ciddiye almadı, gaz bombalarını, plastik mermileri, barikatları, basınçlı suları, coplanmayı, göze alarak yollara döküldü.
X
Bu yazı dün, yani 1 Mayıs günü saat 14.00 sıralarında yazıldı.
Büyük kentlerde 1 Mayıs kutlamaları bayram gibi değil, savaş gibi sürüyordu.
Dilerim kimsenin burnu kanamadan bitmiş olur.
Nasıl bittiğini de bugün öğreneceğiz…
X
OKUYUCUYA NOT;
Akdeniz sahil şeridinde yılın 6 ayını geçirdiğim bölgeye doğru yola revan oluyorum.
Bu arada gidiş hazırlığı, gidilen ortama uyum falan derken, yazılarıma 10 günlük bir süre ara vermem gerekiyor.
Yeniden birlikte olmak umuduyla…
|