Zaman zaman hani o eskiden yaşamış iyi ve güzel insanları anarken çoğu kez aklıma ünlü yazar Yaşar Kemal’in bir sözü gelir…
“O güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler…”
İşte o yıllarda ki, buradan kastım…
Otuz beş, kırk yıl öncesi.
Herhangi bir insan hakkında bir söylenti çıksa…
Ve denilseydi ki…
Falan müdürlükte…
Bakanlıkta…
Belediyedeki şu kişi para almış…
Rüşvet yemiş…
Çoğu kez bugünkülerle kıyaslandığında bırakın para kasalarını…
Ayakkabı kutularını…
Hatta ayakkabı kutularına para saklamak o tarihlerde bilinmiyor olup genelde yastık…
Ve yatak altları tercih edilirdi.
Yaşayanlar bilir…
O yıllarda kapıların anahtarları bile paspasın altına…
Saksının içine…
Hatta kapıların üst pervazının oralara konulur…
Kimsenin aklına hırsızlık falan da gelmezdi…
Neyse konuyu fazla dağıtmayalım
İşte o günlerde dillere düşülmesine konu olan para…
Bu günkülerle kıyaslandığında fındıkkabuğunu bile doldurmayacak miktarlardaydı…
Ama o yıllarda miktar değil…
Olayın ortaya çıkması önemliydi...
Öyle ki…
Konu duyulur duyulmaz
Kişi…
Sokağa çıkamaz hale gelir…
Çok kısa süre içinde de…
çoluğunu çocuğunu alır, kimsenin bilmediği bir yerlere göç eder…
Ortadan kaybolurlardı
Ancak elbette her zaman tarih böyle tekerrür etmiyor.
O gün öyle olması bu gün de olacağını göstermiyor…
Yani düşünebiliyor musunuz?
Bir iş adamı bakanın birine saat alıyor…
Öyle fiyatı az buz da değil dudak uçuklatacak cinsten
Sonra konu ortaya çıkınca
Bakan kendini savunmaya çalışıyor ama…
Söylediği hemen her şey ilgili saat firması tarafından yalanlanıveriyor…
Sonrası malum.
Sorun şu…
Birileri pahalı hediyeler alıyor.
Bazıları çok genç yaşta gemiciklere kavuşuyor.
Kimileri de yoktan şirket sahibi olup memleketin en büyük ihalelerini alıyor.
Hani gözümüz yok da…
İnsan merak ediyor…
Bu değirmenin suyu nereden geliyor?
Bilinmeli ki…
Ülkeyi yönetenlerin…
Onların yakınlarının birdenbire zengin olmaları…
Tüm toplumu ilgilendirir…
Hele ki, bu zenginlik iktidardayken oluşmuşsa…
|