Yıllar önceki bir yazımda, yazmanın paylaşmak olduğunu ve paylaşmanın da en insancıl duygulardan biri olduğunu belirtmiştim.
Hala da aynı düşüncedeyim.
50 yıla yaklaşan yazma çabam içinde güzel, olumlu birçok konuyu paylaştım.
Yanlışların, çelişkilerin, duyarsızlıkların, pişkinliklerin, yolsuzlukların, hırsızlıkların üstüne üstüne gittim.
Takdir de aldım tehdit de.
Takdirlere tebessümle yaklaştım, tehditlere pabuç bırakmadım.
15 – 20 yıl öncesine kadar herhangi bir olumsuzluğu yazdığımızda, ikinci gün yazdığımız konunun ilgilisi, yetkilisi arar, o konu ile ilgili bilgi verirdi.
Yanlış bilgilenmiş de yazmışsak, doğrusunu anlatırdı.
Doğru yazmışsak, o yanlışın en kısa zamanda düzeltileceğini belirterek, konuyu gündeme taşıdığımız için teşekkür ederdi.
Şimdilerde kim kime dumduma bir sistemde kulaç attığımızdan olsa gerek, hiç bir yetkilinin, hiçbir ilgilinin hiçbir şeyi dikkate aldığı yok.
Hatta umursamıyorlar bile.
“İt ürür, kervan yürür” politikası benimsenmiş, bu çirkin politika almış başını gidiyor.
Böyle bir politikanın nereye varacağını biz de bilemiyoruz, bu politikayı uygulayanlar da bilemiyor.
Bu yazdıklarımın kanıtı olarak size geçtiğimiz 15 yılı gösterebilirim.
Ama görmek isteyenlere.
Görmek istenmiyorsa, “allamel cihan” olsanız laf – güzaf.
Cennet ülkemde yaşamaya çalışan aklı başında, düşünen insanların çektiği acıyı görüyorum ve geçtiğimiz gün geçirdiğim küçük bir kaza sonucu zedelenen kaburga kemiğimin bana verdiği acıyı duymuyorum bile.
Bilmem anlatabildim mi?...
|