Güney sınırımız ateş çemberinde.
Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa sıkıntılar yaşıyor.
Irak sınırımız kaynıyor.
Böyle bir durumdayken bile başbakan “monşer” diyor, halk alkışlıyor.
Hem de monşerin ne demek olduğunu bilmeden ve neyi alkışladığını anlamadan.
Ayakkabı kutularını unuttuk.
Kasaları, para sayma makinelerini unuttuk.
“Sıfırla” ları unuttuk.
Birkaç daire parası eden saatleri unuttuk.
Zaten unutmamız isteniyordu.
Şimdilerde alkış seslerinden başka bir ses duyulmuyor.
Samsun ve Erzurum mitingleri ne yaman çelişkidir?
Tarihten silmeye çalışılan birinin izinden gitmek, ne yaman çelişkidir?
Ben, en iyi niyetimle, iktidar partisi içinde aklı başında olanların bulunduğuna inanmak istiyorum.
x
Bilmem dikkatinizi çekiyor mu?
Gezi olayları dahil her kargaşada ölenlerin nerdeyse tamamı Alevi.
Biz, içinde yaşadığımız badireleri bırakıyoruz, Umman’da yaşanan sel felaketinde kurtulan sürücüyü haber yapıyoruz.
Kilis – Gaziantep arası bir araçta yakalanan 3 - 5 yüz karton kaçak sigarayı haber yapıyoruz.
Belediye başkanlarının iftar sofraları kurup, kendi elleriyle yemek dağıtmasını haber yapıyoruz.
Komşuda İslam adına bombalar patlıyor, kafalar kesiliyor, insanlar uçurumdan atılıyor, neredeyse görmezden geleceğiz.
Yetkili olarak bildiğimiz Allah’ın bir kulu da çıkıp bu vahşeti yaşatan güruha terörist demiyor, diyemiyor.
x
Başımızdan ağrı eksilmiyor.
“Ya Allaaah bismillaaah” la kandırılmaya çalışılan toplum, 10 Ağustosta bakalım ne yapacak diye merak ediyorum.
Dünkü yazımın sonunda belirttiğim gibi, kendimizle yüzleşmekten korkuyoruz.
Bir yüzleşebilsek…
|