Vatanın bölünmez bütünlüğü için namus ve şerefi üzerine yemin ettikten sonra, “29 Mart yerel seçimleri ile sınırlarımızı belirledik” söylemi arasında herhangi bir ilişki kurulabilir mi?
Bu ne biçim aymazlıktır?
Bu ne biçim zikri ayrı fikri ayrılıktır?
Diyarbakır – Bingöl karayolunda, dün sabaha karşı patlatılan bombalarla yitirilen gencecik 9 vatan evladı için yüreğimiz burkuldu.
Bu gencecik insanlar, hangi sınırların içindeydi?
Ülkede bir şeyler oluyor…
İstanbul’da bir kişinin yakalanabilmesi için gencecik bir insanı, gencecik bir polis müdürünü kaybetmeyebilir miydik?
Ankara’da Bilkent Üniversitesi’ne kadar girebilen bir canlı bomba, kimlerin dikkatinden kaçmıştır?
Kimlerin dikkatsizliğidir?
Avrupa Birliği’nin en yüksek yargı organı olan Avrupa Adalet Divanı, Kıbrıs Rum yargısının, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de yetkili olduğunu açıklamasına, AB için yanıp tutuşuyor görünen benim devlet adamlarım nasıl bakıyor?
Ne yapacaklar?
Benim devlet adamı geçinenlerim, yola nasıl devam edecek?
Devlet adamlığı, yan gelip yatarak, ülkeyi güllük gülistanlık göstermek midir?
3 canlı bombanın büyük kentlere doğru yola çıktığı haberinin, büyük kentlerde yaşayan halkı paniğe sürükleyeceği düşünülemez miydi?
Yarın kutlanacak olan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı’nın, gerçekten bayram gibi geçmesi konusunda, DİSK binasını görecek biçimde mobese kameraları yerleştirmenin dışında, tutarlı ve etkili önlemler alınmış mıdır?
Benim cennet ülkemde bir şeyler oluyor…
Bir yönetim zafiyeti mi var?
Bir istihbarat zafiyeti mi var?
Yoksa birileri bu tür kargaşalardan, kandan, panik yaratmaktan gıdasını mı alıyor?
Devlet adamı olmak kolay bir zanaat değildir.
Esefle belirtmeliyim ki; uzun bir süredir devlet adamı yetiştiremiyoruz.
Devlet adamı uzağı görendir.
Devlet adamı dostunu, düşmanını bilendir.
Devlet adamı, uyguladığı tutarlı bir dış politika ile ülkesinin çıkarlarını ön planda tutandır.
Devlet adamı dünyaya karşı tutarlı bir tavır sergileyendir.
Kim ne derse desin, biz bu eksikliğin sıkıntılarını yaşıyoruz.
|