Bir pınarın alt tarafında su içen kuzuya kurt yaklaşmış, “suyumu bulandırıyorsun” demiş.
Hani garibim kuzu ya!
“Ben alt taraftan içiyorum ve suyu bulandırmıyorum” demiş kuzu.
Kurt, kuzuyu yemeyi kafaya koymuş, bahanesi de suyu bulandırması ve atlamış kuzunun üstüne, kemali afiyetle yemiş…
Şimdilerde günümüz böyle geçiyor vesselam.
Önümüze hep küçük fotoğrafları koyuyorlar, bizi bunlarla oyalayarak asıl fotoğrafı görmemizi engelliyorlar.
Irak’ta, Amerikalı gazeteci, terör örgütü IŞİD tarafından kafası kesilerek öldürüldü.
Oysa Amerika Irak’a demokrasi getirmişti.
Ayni terör örgütünün yüzlerce kafa kesmesini görmeyen Amerika ve batı, derin uykusundan uyanıverdi.
Çünkü bu güne kadar bu biçimde öldürülenler, kendi yurttaşları olmadığı için Amerika’nın ve batının umurunda değildi.
Onlar, Irak’a demokrasi getirdikleri ile övünüyorlar ama aslında buna kendileri de inanmıyorlardı.
Onların amacı, Ortadoğu’nun haritasını yeniden çizmekti.
Bir zamanların ABD Dış İşleri Bakanı, günümüz gelişmelerinin sinyalini vermişti ama biz anlayamamıştık.
Hala da anlayamıyoruz ya!
Neden anlayamıyoruz?
Çünkü Amerika’yı, bizim ezeli ve ebedi dost ve müttefikimiz olarak görüyor, bize zarar vermeyeceğini düşünüyoruz.
Kurtla kuzu öyküsüne baştan bunun için girmiştim.
Bir pişkinlik, bir vurdumduymazlık anlayışıyla pervasızlık çerçevesinde yönetiliyoruz.
Bu pervasızlığın nereye kadar süreceğini pervasızlar da bilmiyor, benim suyun alt başından içen kuzum da bilmiyor.
Oysa terör, kargaşa kapımıza dayanmış, neredeyse içeri girmek üzere, biz, kurulacak yeni kabineye kimler girecek, kimler kabine dışı kalacak telaşındayız.
Küçük fotoğraflardan başımızı kaldırıp, büyük fotoğrafı görebilsek, bir görebilsek…
Keşke görebilsek…
|