Başlık herkesin ilgisini çekmiştir.
Ne demek “Ayıntap Gaziantep olalı?”
Sen kurtuluş savaşında kıvılcım ol, gıdan zerdali çekirdeği olsun, biraz varsılların kaçıp gitse de kuvayi milliyecilerin Ayıntap’ın Gaziantep olması için ölesiye savaş versinler.
Sonuçta Ankara Antlaşması da olsa sen öyle olacağını bilmeden, bilemeden ölümüne savaş ve Gazi Mustafa Kemal’in girişimiyle adın Ayıntap’tan Gaziantep’e dönüşsün.
Derken efendim, devletin hiçbir katkısı olmadan küçüğüyle, büyüğüyle sanayini kur.
Birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü organize sanayi bölgeleri oluştur, beşinci için çabala.
Küçük sanayicin canhıraş çalışsın.
Kendi yatırımlarını yap, kendi istihdamını sağla.
Ankara’ya, “bizi yönet” diye milletvekilleri gönder.
Hemen hemen her iktidar döneminde bakanların olsun.
Sonra efendim, hükümetin uyguladığı dış politikaya yenik düş…
Olacak iş mi?
Kontrolsüz bir Suriyeli sığınmacı politikasıyla, hangi sığınmacının nerede kaldığını, kaç sığınmacının konteynerlerde, kaç sığınmacının çadırlarda olduğunu bilme.
Daha acısını söyleyeyim, kentinde ve ilçelerinde yerleşen sığınmacı Suriyeli sayısında çelişkili rakamlarla kafaları karıştır.
Bana göre bu çarpık bir kentleşmede çarpık bir devlet anlayışıdır.
Hele bir de üstüne “kentsel dönüşüm” diye bir projeyle, “rantsal” dönüşümlerde al başını git.
Sen domuz bağıyla bağlanarak öldürülüp lüks villaların zeminlerine gömülenleri unut, yeni terör örgütlerine yataklık et.
Sen istediğin kadar ülkenin altıncı büyük ve gelişmiş kentiyim diye bağır, laf – ı güzaf.
Suyunu düzenli alamayan, elektriği düzenli yanmayan, trafiği sağlıklı işlemeyen koca ilinde, yaklaşık 300 bin Suriyeliyi bile barındıramaz duruma gelmişsen, nerede kaldı senin kurtuluş savaşında verdiğin kahramanlıklar?
Nerede kaldı senin konukseverliğin?
“Eee, yetti gari, ben kafamın kahyası olmak istiyorum” diyorsan, bu olayları sor, sorgula, araştır, soruştur.
Beni suçlama, kendine bak.
Kendine gel.
Vallahi de billahi de zaman kaybediyorsun…
Ne yapacağını ben mi öğreteceğim sana?
|