Müslümanların manen motivasyonunda ve rûhen yücelmesinde müessir olan önemli unsurlardan biri de Hz. Muhammed (s.a.v.)’in İsra ve Miraç mucizesidir.
İslam dünyasının her yerinde her yıl büyük bir itina ve ihtimamla ihya edilen bu mucize-i Muhammediyye’nin yıldönümünü siz okurlarımla paylaşmak istedim.
Hiçbir varlığın eremediği yüceliklere eren ve hiçbir insanın göremediği güzellikleri gören Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in İsra ve Miraç mucizesi, türünden tek bir mucize olup, Hz. Muhammed (s.a.v.)’den başka hiçbir peygambere ihsan edilmeyen müstesna ve mübarek bir hadisedir.
Bu hâdise, öyle gelişi güzel söylenip geçiştirilecek, geçilecek sıradan ve basit bir olay değildir. Türünden tek ve herkese örnek olacak müstesnâ ve muhteşem bir olaydır. Müslüman’ın dikkatle ve düşünerek üzerinde durması gereken önemli bir vâkıâdır. “Ben Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ümmetiyim. Benim Peygamberim sebatı, imanı ve davasına sahip çıkmasıyla bu seviyeye yüceldi. O’nun çizdiği grafiği çizmek ve yürüdüğü yolu takip etmek zorundayım. O’na ümmet olmam bunu gerektirir. Yılmadan, bıkmadan inancımı savunmalıyım. Şer kuvvetlerine karşı direnmeliyim ve zorlukları göğüslemeliyim. Sadece ibadetle değil, ibadet başta olmak üzere ilim, amel, beşerî münasebet ve davada sebat ile O’nun izinde olmalıyım” demelidir.
İsra ve Miraç mucizesi; ilahî davetle tertiplenip, bir gecenin belirli bir bölümünde gerçekleşen ve dünya var edileliden beri başka bir insana nasip olmayan tarihi bir olaydır.
İsra, mescitten mescide, Miraç da mescitten huzûr-u Hakka yapılan muhteşem ve mübarek bir yolculuktur.
İsra; Resulullah’ın vahiy emîni Hz. Cibril refakatinde, Burak adlı binek üzerinde Mekke’den Kudüs’e götürülüp getirilmesinden ibaret olan gece yolculuğudur.
Miraç; Resulullah’ın Allah tarafından davet edilip, huzûr-u Hakta ağırlanması, değerinin dünyaya duyurulması, ilahî ihsanlarla doyurulması ve Cemalullah ile şereflenmesidir.
Miraç; Hz. Peygamber (s.a.v.)’in halkın arasından ayrılıp, Hakkın huzuruna varması, alacağı görevleri aldıktan sonra tebliğ etmek üzere halkın arasına dönmesidir.
Miraç gecesi, Habib ile Mahbûb’un, âbid ile Ma’budun birbirine kavuştuğu vuslat gecesidir. Dolayısıyla Miraç mucizesi, Hicretten bir yıl önce, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Peygamberlikle görevlendirilmesinin 12. yılında fezanın füzesiz fethedilmesidir.
İsra ve Miraç mucizesi, Allah’ın kudretini ve Resûlullah’ın kıymetini bildirmek, dolayısıyla Allah’ın takdis, Resulullah’ın da taltif ve takdir edilmesinin lüzumunu iş’ar için ihsan edilmiştir.
Miraç; Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ilahî bir asansörle nuranî bir ortamda yücelmesidir. Bazı uzay filmlerinde gördüğümüz efsanevî durum değil, tabiatta hâkim olan kuralları yaratan yüce kudretin, bu kanunların tümünü habîbini huzuruna getirmek için seferber etmesidir.
Hz. İsa’yı babasız dünyaya getiren ve Peygamber olduğunu beşikte konuşarak söyleten kudret, Hz. Musa’ya denizi yaran, Hz. Nuh’un gemisini tufanda yüzdüren, Hz. İbrahim’e ateşi soğuk ve selâmet kılan kudret, Hz. Muhammed (s.a.v.)’i yerçekiminden ve hava basıncından etkilenmez kılmıştır.
Günümüzden bin yıl önce yaşayan insanlara telefon, teyp, radyo, uçak, bilgisayar ve füzeden söz etmiş olsaydınız, size inanmaz, belki de “bunamış veya delirmiş” derlerdi. Günümüzden birkaç yüz yıl sonra meydana gelecek daha modern ve gelişmiş buluşları bugün söyleseniz, aynı şeyi size söyleyenlerle karşılaşabilirsiniz. Bu itibarla insanın bilmediği ya da aklının ermediği şeyler hakkında inkârcı tavır takınıp, onlara karşı çıkması doğru olmaz. Ziya Paşa’nın dediği gibi:
“İdrâk-i me’âlî bu küçük akla gerekmez
Zirâ bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.”
Her şeyi maddî olaylara bağlayan insanlar, İsra ve Miraç hadisesine akıl erdiremezler. Bu insanlar, Miracın insan idrakinin üzerinde bir hâdise olduğunu bilemezler. O mübarek gecede Hz. Peygamber (s.a.v.)’in gözleri önüne serilen, dillerin anlatamayacağı, akılların kavrayamayacağı binlerce hakikatleri, iman gücünden mahrum olan küçük akıllarıyla nasıl kabul etsinler?
Akıllarını imanlarıyla süsleyen gerçek müminlere gelince onlar, İsra ve Miracı inkâr etmek, bu olay karşısında şüpheye düşmek şöyle dursun, bu büyük mucize ile imanları tazelenmekte ve kuvvetlenmektedir.
Bizleri bu büyük mucizenin yıldönümü gecesine bir kere daha erdiren yüce Allah’a sonsuz hamd-u sena ediyor, huzûr-u Hakka davet edilerek onurlandırılan Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’e sayısız salat ve selamımızı arz ederek şefaatini niyaz ediyoruz.
|