1 Ekim günü bir çok yerde binlerce insanın büyüklerine bağlılıkları ile sevgi ve saygılarını yansıtma, yaşatma ve yaygınlaştırma duygularını dilegetirmek amacıyla bir araya geldikleri önemli ve anlamlı bir gündür. Zira bugün dünyanın dört bir yanında değişik etkinlikler ve duyarlı davranışlarla kutlanan “Dünya Yaşlılar Günü” dür.
Yaşayan her insan her geçen gün yaşlılığa doğru koşmaktadır. Victor Hugo’nun dediği gibi: “Kırk yaş gençliğin yaşlılığı, elli yaş da yaşlılığın gençliğidir.”
Her evde veya her ailede bir veya birkaç yaşlı olabileceğine göre yaşlılık konusu toplumun tümünü yakından ilgilendirmektedir. Herkes ailesindeki, köyündeki ve kentindeki yaşlıların yanında, yakınında ve yardımında olup, himayeleri cihetine gitmeyi ve bilgi birikimleriyle deneyimlerinden istifade etmeyi görev bilmelidir. Evlad ebeveynine, gençler büyüklerine ve devlet yaşlılarına hizmet ve hürmetten geri durmamalıdır.
Yaşlılık; geçmişin muhasebesinin yapıldığı, tecrübe ve birikimlerin yeni kuşaklara aktarıldığı, anılarla yaşanılan bereketli bir dönemdir.
Yaşlılık; yıpranma, tedâvülden kalkma değildir. Yaşlılık; tecrübedir. Madenin işlenip cevher hâle gelmesidir. Cevherleri âtıl durumda bırakacak kadar savurgan toplum olmamalıyız.
Unutmamalıyız ki, yaşlılarımız dün ile bugün arasında köprü kuran en değerli varlıklarımızdır. Kendi varlığımız ve çocuklarımızın geleceği ne kadar önemliyse, yaşlılarımız da bizim için o kadar önemlidir. Onların geniş ufukları, tecrübeyle kesinlik kazanmış bilgi ve birikimleri, her zaman yararlanmamız gereken, geçmişe ve bugüne olduğu kadar geleceğe de ışık tutan birer kaynaktır.
Büyük Önder Atatürk’ün dediği gibi: “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur.”
Toplumun yapı taşı diyebileceğimiz aile içerisinde gerek yetişkinler gerekse çocuklar açısından aile bireylerinin diğerlerine göre daha kıdemli olan yaşlıların, bu birlik için büyük önemi bulunmaktadır. Kendine has özellikleri olan bu dönemde takınılacak her tavır, söylenecek her söz, tabiatıyla özen gerektirmektedir. Özellikle ihtiyarlık çağında kişinin enerjisinin, canlılığının, duygularını kullanma kabiliyetinin bazen de algılama gücünün azalmaya başlamasının, iletişim kazalarının daha sıklıkla yaşanması gibi tezahürleri olabilir. Bütün yaşlılar için aynı durum söz konusu olmasa bile bazen yaşlılığın birtakım korkuları beraberinde getirdiği de görülmektedir. Yaşlılarımızın daha nazik bir yapıya sahip oldukları bu dönemde duyguları rencide edilmemeli, onlara kızgın bakılmamalı, yanlarında sesler yükseltilmemeli, hizmet edip gönülleri alınmalıdır. Kendilerini istenmeyen kişiler olarak görmelerine yol açan her davranışın, onların güven duygularını zedelediği gibi bireysel ve toplumsal uyumlarını da azaltabileceği unutulmamalıdır.
Büyüklerine bağlı ve atalarına saygılı olan her müslüman, yavrusunu ve yaşlısını aslâ ihmal etmemelidir. Her ikisine de kol-kanat germeyi görev bilmeli, küçüklere şefkatten ve büyüklere saygıdan geri durmamalıdır. Yavrularını yanında tutup yaşlılarını yad ellere terketmemelidir. Yarının yaşlıları, bugünün yaşlılarını yalnız bırakmamalı, gelecekte kendilerinin de yalnız kalmalarına yol açacak yalnış yaklaşımlardan kaçınmalıdırlar.
|