28 Şubat 1997'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucunda: “Zorunlu eğitimin kesintisiz 8 yıla çıkarılarak imam hatiplerin orta kısmının kapatılması, Kur'ân kursuna gitmek için ilköğretimi bitirme şartı aranması, yüksek öğretime geçişte katsayı engeli konulması, türbanlı öğrencilere üniversite yolunun kapatılması ve Kurban derilerinin Türk Hava Kurumu’na verilmesi” gibi Türk siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarında değişimlere neden olan kararlar alınmış ve alınan bu kararlar, kamuoyu tarafından post-modern darbe olarak adlandırılmıştır.
1997 şartlarında zorlamalarla alınan ve toplumun dokusuna uymayan bu kararlarla, rejimin teminat altına alınacağını ve ülkenin ileriye gideceğini sananlar, ülke ekonomisini darboğaza sokarak, ekonomiyi düzeltmesi için yurtdışından Bakan getirmek zorunda kalmışlar, bunun da çare olmadığını görerek yanıldıklarını anlamışlardır. Tüm bu yaşananları sabırla izleyen milletimiz, demokratik yöntemle önüne sandık konulduğu zaman bu durumu kabul etmediğini güçlü bir sesle haykırmış, bu kararların alınmasına ve halka zorla kabul ettirilmesine önayak olan ve gerçekleştirilmesini sağlayan siyasileri ve partilerini tarihten silmişlerdir.
28 Şubat sürecinde alınan karanların doğruluğuna inanan ve halkın bu kararları benimsediğini sanan bazı üst düzey yöneticiler, "28 Şubat bin yıl sürecek" gibi bir cümle sarfetme zafiyetine düşmüşlerdir.
Halkın benimsemediği hiçbir şeyin uzun süreli olması mümkün değildir. Özellikle halkın vicdanını rahatsız eden ve baskılarla alınan 28 Şubat sürecinin olumsuz kararları bin yıl değil 15 yıl bile yaşamamış, 30 Mart 2012 tarihinde TBMM’de kabul edilen “İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6287 Sayılı Kanun”la tüm izleri silinerek tarihteki yerini almıştır.
Başbakan Recep Tayip Erdoğan yasanın TBMM’de kabul edilmesinden sonra Milletvekillerine yaptığı konuşmasında söylediği şu sözler altı çizilmesi ve herkesin bir kere daha yaptığı icraatın sonunu düşünmesi gerektiğini vurgulayan sözlerdir:
''Sizler tarihimize kara bir leke olarak kazınmış, bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat'ın son izini 28 Şubat'tan 15 yıl sonra geri dönmemek üzere tarihin tozlu raflarına Allah'ın izniyle kaldırdınız. Tarihe silinmeyecek bir not düştünüz. Belki bunu biz anlamıyor olabiliriz ama inanıyorum ki gelecek kuşaklar, gelecek nesiller bunu anlayacaklar ve hayırla yâd edecekler. Bu yasa, Türkiye'de milli egemenliğinin gerçek sahibinin kim olduğunu bir kez daha ispat etmiş, bir kez daha teyit etmiş bir yasadır. Çıkan bu yasayla egemenliğin millete ait olduğu bir kez daha kayıt altına alınmıştır. Sizler bugün Türkiye'de bir dönemi kapattınız, 28 Şubat'ın son izini sildiniz. Sizler bugün azınlığın çoğunluğa hükmettiği çarpık demokrasi anlayışını bir kez daha yerle bir ettiniz.”
Bu yasanın 9. Maddesinde geçen “Ortaokul ve liselerde, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin hayatı, isteğe bağlı seçmeli ders olarak okutulur.” denilmesini son derece olumlu buluyor ve milletimizin yıllardır özlemini çektiği bir düzenleme olarak görüyoruz.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in şu sözleri milletimizin özlemini dile getirir mahiyette olduğu için sizlerle paylaşıyoruz: “Müslüman bir ülkede herhangi bir insanın isteğine bağlı olarak çağdaş okul ortamında İslam dininin en temel kaynağı olan Kuran-ı Kerim’i ve anlamını öğrenme talebi kadar makul, masum bir talep olamaz. Din eğitimi konusunu, asla bir ayrışma ve bir tartışma konusu haline getirmemeliyiz. 88 yıldır zaten birtakım vehimler, korkular, endişeler sebebiyle toplum olarak birbirimizi üzdük, birtakım gönül kırgınlıklarına yol açtık. Bunları tekrarlamamız doğru değil.
Öncelikle din eğitimini, Türkiye'de bir ayrışma ve tartışma konusu olmaktan çıkarmamız lazım. Hepimiz biliyoruz ki aslında diğer bütün alanlarda insan hangi bilgiye muhtaçsa din konusunda da o bilgilere muhtaçtır ve din eğitimi konusu çağdaş bütün dünyada hem din özgürlüğünün hem inanç özgürlüğünün, vicdan özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası. Hele hele isteğe bağlı olan bir sistem, bütün dünyada inanç ve din özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmiştir."
Geçte olsa Kur’ân-ı Kerim’in ve Hz. Peygamberimizin hayatının isteğe bağlı seçmeli ders olarak ortaokul ve liselerde okutulmasının yasa ile teminat altına alınmış olmasını, Cumhuriyet tarihinin en hayırlı kararlarından biri olduğa inanıyoruz.
Halkımızın çocuklarına Kur’ân-ı Kerim’i ve Hz. Peygamberimizin hayatının öğretilmesi konusuna itibar edeceğine inancımız tam olup, emeği geçen ve katkıda bulunanlara takdir ve teşekkürlerimizi sunuyor, yasanın milletimize hayırlı olmasını diliyoruz.
|