Sevgili okurlarımız,
Bir sömestr tatili daha bitti. Çocukların çok mutlu oldukları, öğretmenlerin biraz dinlendikleri bu yarı yıl tatili de her yıl olduğu gibi güzel anılarla son buldu.
Güzel anılarla diyorum; çünkü, benim kardeşim de öğretmendi ve her sömestr tatilinde o da biraz dinlenir, bazen de birlikte bir yerlere giderdik.
Bir sömestr tatilinde İstanbul'a gitmiştik. Kardeşim yeni evli, ufak bir de oğlu vardı. Her gittigimizde zaten halamlarda kalırdık. O zaman halam da hayattaydı ve Emirgân'daki o meşhur Çınaraltı'ndaki, boğazın en güzel yerinde çay içilen cafenin hemen üstündeki evde otururdu.
Komşularımız da İstanbul'un yerli Ermeni'lerinden Matilda, Evrika ve Barika hanımlar olunca; rahmetli Mehmet eniştemin adı da Kirkor olurdu. Halam kızınca enişteme Zangoç derdi. O zamanlar bilmezdik bu tabiri, bir isim sanırdık, meğer kilisede çan çalan adama Zangoç derlermiş. Tabi orası İstanbul; Ankara'da, ne iskeleden vapura binerken demir atılıp da dönen demirler var, ne kilise, ne de Zangoç'lar var. Bunlar bize çok değişik gelirdi o zamanlar.
Halamın, Emirgân'da Çınaraltı'ndaki bu evinde, atölye olarak kullandığı o soğuk çalışma odasında; kitre ile çalıştığı Osmanlı Hatunları'yle de burada tanışmıştım.
İstanbul başkadır bende. Resim de, şiir de, İstanbul deyince; dökülür gider içimden.
Şimdilik bir İstanbul şiirimle veda ediyorum
Bu şiirim; ilk "İstanbul Deyince" şiirim. Bir dahaki yazimda da ikinci şiirimi takdim edecegim sizlere.
Sevgilerimle,
İSTANBUL DEYİNCE
İstanbul deyince;
Aklıma martılar gelir.
Başımı kaldırıp penceremden bakarken
Attıkları kahkahalar gelir.
O serin sevdalı sabahlarda
Yaşamadığım evlerdeki
Gözü yaşlı gençliğim gelir.
İstanbul deyince;
Aklıma karlı Beyoğlu'ndaki
O kırmızı tren gelir.
Şubat tatilinde, canım kardeşimle
Ankara'dan alışverişe gidip de
Ayaİrini'de yaktığımız mumlar gelir.
İstanbul deyince;
Aklıma sevdiğim gelir.
Doya doya dinleyemediğim
Bilmediğim şarkılar gelir.
İstanbul deyince aklıma
Seninle hayallerini kurup da,
Giyemediğim beyaz gelinliğim gelir.
İstanbul deyince aklıma;
bir sürü şey gelir....
Handan Çölaşan
Ankara, 2008
|