Sevgili okurlarımız,
"İstanbul deyince aklıma martılar gelir.." diye başlayan şiirim, halamla olan anılarımla ve ona olan duygularımla devam etti bir süre sonra.
Ankara'da hiç kahkaha sesleriyle uyanmadım. Camlarda kocaman beyaz kuşlar olmazdı. Olsa olsa güvercinler konardı camlara. Oysa İstanbul'da, sanki göklerde uzaklardan gelen kahkahalar vardı bir yerlerde. Vapurla bir yere giderken bizi takib eden kuşlardan gelen seslerin bir kahkaha gibi olduğunu ve bu kuşların da martı oldugunu İstanbul'daki bir vapurda öğrenmiştim. Bu İstanbul bir hikayeydi bende.
Şiir yazanlar bilirler, bir şeyler kendiliğinden dökülüverirler aniden. Böyle bir zamanda ikinci bir "İstanbul Deyince" şiirim çıktı ortaya. Çok mutlu oldum tabi bu duygularımı şiir olarak ifade ettiğime. Çünkü şiir yazmak iyi bir kelime haznesi, derin bir imlâ bilgisi, iyi bir edebiyat dolgunluğu gerektiren; güzel bir edebî olgunluktur.
Böyle içten gelen güzel bir edebî olgunluğa sahib olmak çok özel bir duygu. Bu şiirsel düşüncelerimin hayatıma da yansıdığını görmek, ayrıca bir mutluluk veriyor bana.
Yazımın bu kısmında Serdar'dan bahsetmeden geçemiyeceğim. Bu İstanbul Deyince şiirlerim bitti ve ben bu hikayeyi nasıl güzel bir edebî tarzla şiire döktüğümün başarısını çok sevgili dostum Serdar Şahin'le paylaşmak istedim.
Çünkü Serdar; ayrıca çok değerli kişiliğiyle, edebî konularda büyük bir hazineye sahip, sadece edebiyat ve şiirle kalmayıp, derin bir müzik ve musikî, spor ve aklınıza ne gelirse büyük bir bilgiye sahib bir küçük yerli google gibidir.
"Serdar'cım bakalım beğenicek misin" diye yolladım şiirlerimi ve Serdar bana; "Handan'cım sanki Bedri Rahmi'nin böyle bir şiiri vardı gibi geldi bana" dedi. O da böyle bir şiir yazmış. Eyvah dedim kendi kendime; küçükken resim yapan ve şiir yazan bir çocuk olarak ve okulda edebiyat derslerinde de aldığımız eğitim gereği mutlaka okumuşumdur onları.
Ressam ve aynı zamanda iyi bir şair olan Bedri Rahmi, Namık Kemal, Şinasi, Orhan Veli, Ümit Yaşar Oğuzcan, Atila İlhan gibi şairlerimizden etkilenmiş de olabilirim, diye düşündüm. Onları hep okurdum ve yaşadıkları hayatlardaki duygularını anlamaya çalışırdım.
Ne mutlu ki onlardan etkilensem de kendi kendine şiir denemeleri yapan bir şair çıkmış ortaya dedim ve devam ettim tabi şairane yaşamaya.
İstanbul Deyince adlı şiirimin ikinci bölümüyle yazıma son verirken, sizlere mutluluklarla dolu güzel günler diliyorum.
İSTANBUL DEYİNCE 2
İstanbul deyince;
Aklıma halam gelir.
Çınaraltı'nda, Emirgân'da, Baltalimanı'nda
O soğuk çalışma odasındaki
Eski püskü bir tezgâhın
Üzerine sıraladığı
Kitreli Osmanlı Hatunları gelir.
İstanbul deyince;
Aklıma Yelloz hanım gelir.
Çınaraltı'nda bir çay içip
Kirkor'u kızdırdığımız
Kavaklara balık yemeğe gidip de
Bana sevdalanmış o çocuğun
Bayıldığım dikenli güllerine rağmen
N'aptiysa halamdan beni alamayışı gelir.
İstanbul deyince aklıma;
Halacığımın ruhuna sevab olur diye
Yavrusunun tek tek dağıttığı;
Helvası gelir.
Handan Çölaşan
Ankara, 2008
|