Yarın randevum var hastanede ATA’m. 8 de. Ben dokuzu 6 geçe çıkacağım evden. Zaten saat sekizde gelen doktor mu var? Bilgisayar öyle veriyormuş. Öğlen tatiline de veriyor randevuyu o terbiyesiz zaten. Benim derdim hani sirenler çalacak ya (o da şimdilik çalıyor, yakında ona da bir kulp takarlar) o zaman manda gibi yayılmış insanlar görmek istemiyorum hiçbir yerde. Gaza basıp gidenleri, ya da aslında dört ayaklı olup iki ayak üzerinde yürüyenleri… Gördüm mü tepem atar, bilmiyorum ne olur sonra…
Hastane deyince hastalara şifa dilemek geldi içimden. Gerçekten hasta olanlara tabii. Bazıları numara yapıyorlar ATA’m sorma. Askere gitmemesi için oğullarına sahte rapor da alıyorlar bunlarrr. Sen ölmeden bir müddet önce doktor yasakladığı halde Hatay sorunu için hasta hasta yollara çıkmıştın, benim vatandaşım, benim askerim diyerek değil mi? Haklarını yememek lazım ama. Bunlarrr da gidiyorlar ATA’m; miting dedim mi uçuyorlar. Ayrıca ne Amerika bıraktılar ne Asya. Özel uçakları var. Sarayları da oldu şimdi. Bin odalı hem de. Sen gözümün önüne geliyorsun. Savaş esnasında Dikmen sırtlarında kar üzerinde kıvrılmış yatarken ATA’m,
Yatmaktan söz açılınca hani o yan gelip yatma yeri değil denen askerlik var ya Ata’m. Kalleşler arkadan vurdular askerlerimizi yani biz yine şehitler vermeye başladık. Açılım saçılım dediler.
Yine olan fakir askere oldu ATA’m. Analar ağlıyor yine. Seni doğuran anadan dolayı bilirsin anaların yüreğini ATA’m. Bunun bilinciyle Türk kadınına seçme hakkını birçok ülkeden önce kullandıran sensin. Şimdi nasıl dersen durum, 10 yaşındaki kızın başını örtüp öyle okula yolluyorlar. Hemen hemen her gün senin o değer verdiğin kadınlardan biri öldürülüyor. Dur diyen yok. Bu gidişatın sonucu olarak dünyada cinsiyet eşitsizliğinde 142 ülke içinde 125. olduk tabii ki yeni Türkiye’de.
İnsan hırsından ovalara, çayırlara koşup avaz avaz bağırmak istiyor ATA’m. Ama nerede… Ova mı kaldı çayır mı? Her yer beton yığını oldu rant uğruna, makam uğruna. En son zeytin ağacına taktılar kafayı ATA’m. “Kuran niye bu kadar önem vermiş bu zeytine?” demiyorlar. Kökünden söküyorlar canavarca. Yollu bunlarrr ATA’m. Yol yapmayı çok seviyorlar. Bir yağmurda denizle birleşen yollar yaparak tarihe geçiyorlar. Sen hiçbir şeyi olmayan bu memleketi demir ağlarla örmüşsün, şimdilerde satılmayanı kalmayan yüzlerce fabrika kurmuşsun takdir eden kim?
Takdirden geçtik heykelin yakılır, büstünle top oynanır ve bu iğrenç suçlular üstünkörü cezalarla geçiştirilir. Onların derdi şimdi çayın tek şekeri…
Kusura bakma ATA’m bugün içimi dökmem lazımdı. Ben küçükken senin öldüğün gün yas ilan edilirdi. Müzikler susar, sinemalar kapalı olurdu. Babam anlatır sen öldüğün sene 7 yaşındaymış. Sokaktan eve geldiğinde bakmış annesi ağlıyor. “Ne oldu?” diye sorunca anlamış durumu o da başlamış ağlamaya. Nasıl ağlamasın o hiçbir vapura, sandala binemeyen babaannem. Genç kızlığında Adana’da Fransız işgal kuvvetlerinden kaçarken nehre atlayıp boğulmaktan son anda kurtulan babaannem. Fransızların eline düşseydi neler olurdu acaba?
Ama bu düşünceler hikaye geliyor ATA’m şimdi. Bunlarrr alay ediyorlar bir de utanmadan arlanmadan. Alay ettikleri tek şey o sanma. İşçiyle de alay ediyorlar. Maden işçileri ölüp ölüp gidiyor. Önlem alacaklarına “fıtrat” diyorlar maden katliamlarına. İşverenlere söz geçiremiyorlar. İnsanın kıymeti hiç yok! Deprem olunca sahra hastanesi kurulacak diye planda görülen yere en büyük tutkularını yapıveriyorlar çarçabuk: AVMkondu.
Bir bakıyorsun bayrağa sarılıyorlar bir bakıyorsun mitinglerinden sonra yerlerde bayrak. Direkten indirene “çocuk o” diyorlar. Hangisi işlerine gelirse… Aynı hukuk alanında oldukları gibi.
İşten söz açılınca işsizlik aldı başını yürüdü ATA’m diyeceğim de iyice huzursuz ettim seni zaten. Biliyorum sızlıyor kemiklerin ATA’M ama bunlarrr var ya bunlarrr uzun zamandır reklamlarda gözümüze sokulan kireçlenmiş çamaşır makinası rezistansı gibi olacaklar. Ne diyor tamirci ev sahibine?
“Kaldırın atın bir işe yaramaz”.
|