Geçmişleri şurada yirmi yıl civarlarında ama piyasayı ele geçirdiler. Anımsıyorum ilk açıldıklarında her ürün yerde, koliler içinde satılıyordu. Ama artık her köşe başında onlardan var. Hatta bir bakıyorsunuz üst katta biri, altında bir başkası. Cadde boyunca say say bitmez. Benim oturduğum çevrede olduğu gibi.
Üç harfli marketlerden bahsediyorum. İyi ki varlar. İyi ki o kadar çoklar. Yoksa gençlerimiz ülkemizdeki köklü bir iki market kıtlığında ne yapardı?
İnsanları hep izlerim. Öykülerimde karakterlerden yola çıktığım için olsa gerek. Market çalışanları, kasa görevlileri de bunların içinde. Mimiklerine, ellerine gözüm takılı kalır aldığım ürünler kasadan geçerken. Bazıları o kadar hayattan bezmiş gelir ki bana ister istemez bir kurgu yapıveririm kafamda. Geçenlerde yeni başlamış bir kızın hallerine dayanamadım. Kaç kez kasada tutukluk yarattı, kaç kez müdürünü çağırdı ben oradayken. Kan ter içinde kalmıştı. Onu teselli edici sözler söyledim. Hatta yalan bile. Ben de çalıştım, ilk günler böyle olur falan gibisinden pembe yalanlar. Baktım birkaç gün sonra morali düzelmişti. Yalnız, sahte bir yüz lira almış ve sonrasında cebinden ödeyecekti o başka.
Bu genç çalışanların arasında öyleleri var ki. Bir grupta yaşadıklarını paylaşan arkadaşımdan kısaca aktarıyorum: Yaramazlık yapan oğluna kasadaki kızı gösterip “Okumaz, yaramazlık yaparsan böyle kasiyer olursun,” demiş kendini bilmez bir müşteri. Kasiyer kız sinirlenerek “Siz benim hangi okuldan, hangi donanımla mezun olduğumu biliyor musunuz?” diye sormuş. İnsanlıktan nasibini almamış kadın, oğlunun elini tutup çıkmış. O çocuk, o anneyle nasıl hayata hazırlanacak konuşulacak başka bir konu. Biz kasiyer kızımıza dönersek, diplomayı almış almasına ama oraya başvurmuş olmamış, buraya başvurmuş olmamış ne yapsın mecburen markete girmiş. Tabii ki o koşullarda suratı asık da olur, küskün de. Hoş geldiniz demesi bir robot katılığında. Dıt dıt diye kasa sesleri arasında geçen saatler yaşıyor. Mesleğini yapamıyor. Sadece kasa değil ki işleri, sırayla yapıyorlar. Geçenlerde tanık olduğum, her biri on kilo gelen karpuz tepesiyle başa çıkmaya çalışan bir market çalışanı görüntüsü geldi şimdi gözümün önüne.
Market çalışanlarını küçüksemek için yazmıyorum tabii ki bunları. Bu durumu ayıplıyorum. Evet, ayıp ama bu ayıp onların ayıbı değil! Hem ailesi, hem kendisi o kadar emek verip hayallerle mezun olanlar bunları yaşamamalı. Hele erkekler için hiç düşünemiyorum. Asgari ücretle ailelerinin yanında yaşamaya mahkûmlar. Bir de sokak röportajlarında “İşsizlik falan yok, iş var, beğenilmiyor,” diyenler var ki şeytan diyor al ayakkabını çarp ağzına. Piyasadan yağ kalkmışken, markete yağ geldi haberiyle hurra dalıp insanları yararak üçer beşer almaya kalkan, o üniversite mezunu kasiyer kızı hor görüp uyarılarına aldırmayanların videosunu hepimiz gördük değil mi?
Daha ne söyleyeyim bu hacizli hayatlar hakkında?
Ceyda Sevgi Ünal
|