Bakmayın attığım başlığa; inanın değil sütyenimden, başka iç çamaşırımdan yapsam gelen maskeden bin kat iyi olurdu. Oğlum, “Maske buldum internette, alalım,” deyince bir de nanoteknoloji diye ilave edince bunca yıldır kazık yemiş ama yine saf tarafına gelen biri olarak onayladım. Onaylamaz olsaydım. İnsanla alay eden, dolandırıcılığın dik alası bir şeyler geldi. Değil üç, beş tane üst üste takılsa faydasız. Hoş, dediğim gibi bu benim ilk şokum değil. Yıllar önce sipariş verdiğim içten ve dıştan aynı anda sileceği söylenmiş bir cam sileceğinde de yaşamıştım bu şoku. İlgisiz bir şey çıkmıştı ambalajdan. Hiç olmazsa gelen maskenin görünüşü maskeye benziyor.
Bu benim annemle ve küçük oğlumla oturduğum eve gelen saçmalık. Bir de markette çalışan ortanca oğlum için hem siperlik hem de maske siparişi vereyim dedim. Doktorlardan sonra en riskli alanda çalışanlardan çünkü market grubu. İnanmayacaksınız ama tam 10 saat harcadım bunun için internet başında. Gece 23’te başladım, gece yarısı 03 olmuş. Uyudum kalktım yine görev başına deyip 5 saat kadar da öyle harcadım. Neyse sipariş verdim. Kargo sorununu detaylı anlatmayacağım. Bu koşullarda gecikme bir yere kadar kabul edilebilir ama bunlarınki bir âlem doğrusu. Onun için önce İstanbul içi, sonra adrese en yakın satış yapanları araştırdım zaten.
Bu kıstaslar yetmiyor tabii; bakıyorum tamam bu olur diyorum ama yorumları bir okuyorum daha önce bizim başımıza gelen gibi.” Sakın almayın, dolandırıcı bunlar!” falan gibi yorumlar. Hemen vazgeçiyorum. Sonra bakıyorum; iyi güzel, hatta fiyatı da uygun. O ne! 24 lira gönderme ücreti istiyor. Yani insanı aptal yerine koymanın sanallığından başka bir şey değil bu. Onları geçiyorum; tam bu olur diyorum ki gözüm, satıcı geçmişine takılıyor. Açıyorum bakıyorum Corona ile başlamış sanal satışı çoğunun, ya da adam saat, bilgisayar parçası satıcısı veya kuaför ama maske satışına abanmış resmen. Resmen derken; ne kontrol var, ne denetim. Üstelik normal makinede pıt diye ortadan dikilmiş iki parça bez alt tarafı. Geçirgenliği kadar bu dikişlerin arasında virüsün yaşadığını da söylüyorlar ayrıca.
Bir de fiyatlar var ki sormayın. Ev tozuna alerjim olduğu için evi süpürürken -ki oğlum süpürüyor genellikle- dolapları yerleştirirken çok etkilendiğimden çok maske kullanırım. Salgından önce tanesini 1 liradan alıyordum maskenin. Şimdi 50 tanesi 150-200 lira. O da en adisi. N95 ve N99 özellikli maske bulmak bir yana fiyatları almış başını gidiyor. Maskeleri, market gibi yerlerde çalışanların 4 saatte bir değiştirmesi gerekiyor. Yoksa o verilen maskelerle 8 saat durulursa resmen virüse davetiye çıkarmak olur. Aynen sokaklarda yerlere atılmış maske ve eldivenler gibi. İşim bitti, ben korundum nasıl olsa zihniyeti, virüsün dönüp dolaşıp kendine geleceğinin aracısı olduğunun farkında değil ne yazık ki. Böyle dikkatsizler yüzünden her akşam ölüm haberlerini alıp alıp duruyoruz.
Bir de eldiven konusu var, üç yıl yatağa bağımlı babama baktığım zaman peynir ekmek gibi eldiven kullandım ister istemez. En fazla 6 liraya almıştık 100 tanesini. Şimdi her yerde bulunmadığı gibi fiyatı da 50 liradan 100 liraya kadar uzanıyor. Onu da istediğiniz ölçülerde, uygun(!) fiyata aramak gerekiyor.
Maskeye dönecek olursak Çin’den Avustralya’ya gönderilen maskelerde Corona virüsü görülmüş. Aynı şekilde İngiltere’ye gönderilen kitlerle de görülmüş. Böyle ne menem olduğu belli olmayan, başa çıkması çok zor bir virüsle karşı karşıya iken gözümüz görmeden, bize sunulan fotoğraflarla
fırsatçıların eline düştüğümüz internet satışlarından gelenlerdense benden bir şeyle, sütyenimle denemek en iyisi diye düşündüm. Zaten örneklerini gördüm internette.
Hatta kadının biri artık kocasına mı oğluna mı ait bilmem bir boxer almış eline, hem maske yaptı hem de saçını başını örttü tek seferde ki hayran kaldım. Yaratıcılık bu olsa gerek. Yoksa gerçekten fırsatçıların eline düşersiniz.
Hani o tanesini 1 liradan aldığım maske var ya; evi süpürürken onun yanı sıra gözlerim de tozdan etkilendiğinden deniz gözlüğü kullanıyorum. Bir de fıtıklı boynumu korumak için boyunluk. Tabii başımı da örtüyorum yemeniyle. İşte bir gün tozlarla böyle mücadele ederken bir şey silkelemek gerekince cama doğru yürüdüm ki karşımdaki balkonda sigara içen kadın, beni o halde görünce şöyle bir irkilip kendini içeri zor attı. N’oldu diye düşündüm önce, sonra anladım ama umurumda olmadı tabii. Önemli olan sağlığım. Ne dediler bize; virüsle baş etmenin yolu bulunmuş. Korunmakmış… Ben de tozlarla mücadeleyi insanları korkutan şekilde yapan biri olarak sütyenimden yaptığım maskeyi takıp sokağa çıkarım artık. Nasıl olsa 20-65 yaş arasıyım. Şaka yaptım tabii. Sütyen kısmı değil şakam. Sokağa çok gerekmedikçe çıkmayalım lütfen.
Ceyda Sevgi Ünal
|