Ben korkak mıyım?
Bu soruyu günlerdir hatta aylardır kendime sorup duruyorum. Yanıtını bir türlü veremediğim bir soru bu. Bir «Evet, sen korkaksın!» diyorum kendime, bir «Neden korkak olasın? Değilsin!» diyorum. Sonra o «Değilsin» sözcüğü dikiliyor karşıma «Aç bakalım beni! Değilsin demekle olmuyor,» diye. O zaman şöyle bir silkeleniyorum ama açmam açamam modunda. Düşünüyorum da; 11 Mart’ta girdiğim evden sadece özel bir hastanenin aciline gitmek zorunda kaldığım için bir kez çıktım. «Aha işte korkaksın, yoksa herkes dışarıda cirit atarken böyle miskin miskin ev bekler miydin? Hem de yaşın başın uygunken,» diyor bizim Sayın Değilsin Sözcüğü.
Kem küm etmemden cesaret alarak üstüme üstüme gelmeye başlayıp sıralıyor.
«Bak sen evde oturup dururken neler oldu neler. Davullu zurnalı, havalara uçurmalı asker uğurlamaları mı istersin, yoksa iki saat önce haber verilen sokağa çıkma yasağı için marketleri hınca hınç dolduranlar mı, geçmiş olsun ya da taziye ziyaretlerine gidenler mi, kandilde, bayramda sokağa çıkma yasağına uyup yabancı değiliz canım diye apartman içi gidip gelenler mi, olmadı merdivenlerde buluşup birbirlerine tabak tabak helvalar, tatlılar ikram edenler mi, AVM açıldı diye kapılarında kuyruk olanlar mı, otobüslerde, metrobüslerde oturulmaması için X konulan yerlere oturmayıp yanındaki yere iki kişi sıkışanlar mı, maskeyi gereksiz gören sokakları süpüren belediye görevlileri mi, pikniklerde yayılanlar mı, berberler, kuaförler açıldı diye koşturanlar mı, kafelere hücum edenler mi, kol kola poz verenler mi, yoksa şehir turuna çıkanlar mı istersin,»
Baktım susacağı yok Sayın Değilsin Sözcüğü’nün dur şuna ispatlayayım korkak olmadığımı dedim. E, gitmem gereken, hep ertelediğim bir iki yer de var zaten diye hazırlıklarımı yapıp sokağa çıktım. Hiç sokak görmemiş bir ev kedisi modundayım ama. Gideceğim yere en tenha yolları seçerek başladım yürümeye. Yaklaşık yarım saat sürecekti. Tabii bir robot katılığında olduğumun farkındaydım. Gözümde güneş gözlüğü, ağzımda maske, maskenin altında havlu kağıt, elllerimde çift kat eldiven. Aslında şapka takmayı da düşündüm sonra vazgeçtim. E, daha salgının ilk ayağını atlatamadık ki, üstelik bildirilen günlük sayılar tırmanmaya başladı. İşte o yüzden bana normal geldi halim. Bir de baktım maske takma zorunluluğu getirildiği halde karşıdan bir adam maskesiz geliyor. Şimdi iki kelime söyleyeceğim daha beter adamla mutahap olacağım. Hemen karşı kaldırıma attım kendimi. Adam sanki inat yapar gibi bir öksürme serenomisi başlattı o an. Yanından geçsem neye maruz kalacağımı düşünebiliyor musunuz? Facebook’ta bir grupta üyelerden biri «Kaptığım virüsü sokakta sigara dumanını yüzüne üfleyen birinden aldığımı tahmin ediyorum,» diye yazmış, tedavisinin zorluğundan bahsetmişti. Olabilir tabii. Kimin taşıyıcı olduğu belli değil ki. Karşı kaldırımdayım ya ah bir de baktım bir tip çenesinin altına indirmiş maskeyi fosur fosur sigara içerek geliyor. Tabii ben hemen karşı kaldırıma yöneldim. Zikzak yapmaktan başım dönmüşken önünden geçtiğim yan yana duran iki dükkanın birinden bir kız çocuğu çıktı annesiyle. Annesi maskeli ama kızın elinde duruyor maskesi. Yan dükkandan «Hih hih hih, tak kız maskeni, sonra hasta olursun,» diyen yaşlı adam ne düşünceli diyecekseniz değil mi ama yorulmayın adamda maske falan yoktu. Gittiğim iki yerde hiç huzursuz olmadım ki ikisi de sağlık kuruluşlarıydı. Ateş ölçerek içeri alıyorlardı. Her taşıyıcıda ateş olur mu diye sormak gelse de içimden vazgeçtim.
Sonra aylardır internet siparişlerinden yediğimiz kazıkları anımsayınca hadi çıkmışken marketten birkaç bir şey alayım diye bir istek duydum. Duymaz olaydım. Kasada sosyal mesafe hak getire. Adam burnumun dibine girmiş, üstelik o siyah uyduruk maskesi çenesinin altında. Çıktım sıradan, biraz açıkta durdum. Uyanık ya benim orada durduğumu gördüğü halde kasaya yöneldi. «Sıra benim, yanımdan uzaklaş, o zımpırtıyı da adam gibi tak!» demek zorunda kaldım. Kasiyer desen hiçbir şeye aldırmıyor, güya korunuyor, ikide bir maskeyi indirip marketin önündeki elemana seslenip duruyordu. Sesi bu kadar gidenin, taşıyıcıysa eğer virüsleri nelere gider diye düşünüp yıldırım gibi çıktım marketten. Dönüşte yine aynı yolda yine duruma aldırmayan tiplerle karşılaştım. İçlerinden biri maskeyi almış eline sanki Covid-19’a teslim olma bayrağı gibi sallıyordu. Sinirden eve nasıl geldim bilmiyorum.
Sadece mahallede ve ara sokaklarda bunları yaşayıp üzülen, tepki gösteren biri olarak taşıtlara binmekten, uzaklara gitmekten nasıl korkmayayım Sayın Değilsin Sözcüğü?
Kendime söylediğim «Neden korkak olasın? Değilsin!» sözümü geri alıyorum.
Evet, ben bir korkağım.
Bundan sonra bu hallerimle övünüyorum artık. Etraftaki aldırış etmeyenleri birebir gördüğüm için bizim evin kapısından giren ambalajlı ürünlerin, sebzelerin, meyvelerin başına artık tarafımdan daha beter şeyler geleceği kesin.
Zaten LGS sınavındaki o curcunayı gördükten sonra korkmamak ne mümkün. Daha bunun üniversite sınavı var. Polisler istedikleri kadar «Sosyal mesafeyi koruyalım» deyip dursunlar ortada başarısız bir düzenleme olduğu kesin.
Bize bir şey olmazcı olmaktansa korkak olmak bin kere iyidir.
Ben korkarsam o kendini feda edip öteki dünyaya giden yüzlerce sağlık çalışanının kemikleri sızlamaz eminim.
İki gün önce Covid Pandemi servisinde dört aydır çalışan bir doktorun vaka sayıları çok hızlı artıyor, artacak da sözlerini okuyunca keşke herkes benim gibi korkak olsa düşündüm.
Öyle değil mi Sayın Değilsin Sözcüğü?
Şimdi bana bazı doktorların maske zararlı dediğini söyleme sakın. Bilmiyorum ne gibi zararlar yaşatır maske ama bildiğim tek şey, bu kadar vurdumduymaz arasında maskeli bir korkak olarak yaşayacağım.
Ceyda Sevgi Ünal
|