Karı sevmem. Bilmiyorum neden… Çocukluğumdan beri sevmem hem de. Oysa çocuk dediğin kara bayılır değil mi? Kartopu oynamak ne zevklidir onlar için. Kardan adam yapmak ayrı bir tattır. Leğenin içine oturup yokuştan kayan çocukların neşesi kim de var? Bunlardan birini bir kere yaptın mı derseniz; pek yapmış sayılmam; hele kayma işini… Özendim mi onu da tam bilmiyorum.
Bildiğim tek şey soğuğu sevmediğim. Ondan kaynaklanır belki de kara sevgisizliğim. Ama karın rengini çok severim. Yani beyaz favori renklerimdendir. Hele kırmızıyla yan yana geldiğinde…
Kırmızının üstüne ayla yıldız olduğunda… Ama geçtiğimiz sene sık sık kefen olarak hatırlattılar bize beyazı. Güvenlik eksikliklerini beyazla tamamladılar böylece. Beyaz aslında masumiyet rengidir. Gelinlikleri düşünsenize ne kadar saf durur kadınların üzerinde. Tabii saf ve kadın kelimesi bizim memleketimizde bir arada düşünülemez. Saf ve kız demem lazımdı töreye möreye göre. Gerdek kapılarında beyaz çarşafın üzerindeki kırmızıyı bekleyenlere göre.
Karın beyazı bir başkadır aslında. Tüm çirkinlikleri örter. Örterken de düşünmez ki çirkin mirkin ama içinde yürüyene, uçana gıda saklar örttüklerim diye. Ne yapsın; her şeyi bir arada da düşünemez ki. Doğanın betona dönüştürülmesini bu kadar hoş bir manzaraya hangi güç çevirebilir? Gözünüz dalar gider o beyaza. Alamazsınız kar beyazından uzun süre bakışlarınızı. Mazide kalan yılbaşı kartlarına ne kadar güzel yansırdı bu beyazlık hatırlar mısınız?
E, sevmem falan diyorsun neredeyse methiye düzeceksin kara diyeceksiniz de kar yağmaya başladığı an gerçekten bir garip olurum ben. Sokaklarda yaşamak zorunda kalanlar daha çok düşer aklıma. Bir yandan da sevinirim; onların fark edilmesine. Bu birkaç günlük fark edilme ve geçici acımayla oluşan karmaşık değere. Bir tas sıcak çorbaya… Bir sıcak döşeğe… Tabii aynı değeri sokaktaki hayvanlar da görsün isterim. Kedilere az çok gösterilen ilginin soğuktan sokaklara hatta bahçelere kadar kendini vurmuş köpeklere de gösterilmesini isterim. Bana bakmayın ben çok şey isterim. Sosyal Hizmetler’in dağıttığı kömürün sandıklarda oya dönüşmemesini isterim örneğin. “Ey vatandaş, bu devletin görevidir zaten” derim. “Bunu bil ki; kardan adamın gözündeki kömürü görünce katledilen maden işçilerini anımsayıp o insanlara, onların çoluğuna çocuğuna yandığım gibi senin o saf yüreğine de yanmayayım” derim. Kardan adamın havuç burnu, bana önce Pinokyo’nun burnunu sonra milletvekillerinin hallerini hatırlatmasın isterim. Dün olmaz olamaz dediklerine bugün bunlar olacak demesinler. Kardan adamdan da böylece soğutmasınlar insanları. Zaten oldukça yoğun geçen bu kışın bence en popüleri, ahvalimizi anlatan baş aşağı yapılmış kardan adamlar. Bakın onlara bayıldım. Aynen bizim durumlar. Millet gider Mars’a, biz kalmışız yaya halleri.
Karın, kışın en güzel yanı, kıyafet olayı bence. Paltolar üzerine renk renk bere, atkı ve eldivenler. Hoş oluyor gerçekten. Ve çizmeler, botlar. Tabii maden ocağında katledilen oğlunun cenazesinde devlet erkânının yanında ayağında yırtık lastikle duran acılı baba hep gözümün önünde. Ama çabuk telafi ettiler. Hemen ayağına yeni bir lastik yollandı ertesi gün. Hem de en ayakkabı görünümlüsünden. Şimdi bu karda sağlam bir lastikle geziyor adam. Çalışıyorlar, takdir etmek lazım. O yırtık lastik bizim gördüğümüzdü. Görmediğimiz, göremediğimiz bazılarının hiç mi hiç hayatında görüp hissedemeyecek kapasitede olduğu “benim oğlum yüzme bilmez ki” diyen ananın yüreğiydi. Gözlerinde konuştu o ananın yüreği. Oralarda karın beyazı kaç metre yükseklikte olursa olsun gücü yetmez örtmeye hiçbir çirkinliği, rezaleti, vurdumduymazlığı, insafsızlığı, arsızlığı…
Tabii genellikle herkese güzel gelen karın, bir de erime olayı var ki; ona da kimse güzel diyemez değil mi? Özellikle İstanbul gibi şehirlere karın vefası yoktur. Bakmayın son haline; yerleşecek gibi yaptı ama görüyorsunuz ortalardan kayboldu bile. Ardında memleketimdeki siyaset gibi vıcık vıcık bir durum bırakarak… Şapka çıktı; kel göründü hesabı. Rüya bitince beton yığınları tüm sevimsizlikleri ile tekrar karşına dikiliyor insanın. Gerekli önlemler alınmadan yola çıkanların, yol yaptık diye övünenlerin yollarındaki kaza bilançoları önümüze seriliyor. Karın donundan tepe yapmış sebze meyve fiyatları bir müddet daha devam edecek. Okulların 4 günlük tatilden sonra 4 artılı hallerinde en metazori Osmanlıcasından yol alacağı gibi.
Bugün kardan yazdım. Ben de oynadım işte. Sözcüklerden oldu kartoplarım. En taşlısından… Kime gelirse o layıktır; bilirim..
Kar gibi romantik, herkese güzel gelen bir olayı da politik yönden gördüm ya; bana helal olsun. Bu vesileyle bir dosta da buradan selam olsun. Ne yapalım can çıkar, huy çıkmazmış…
Ha bir de pozitif olmam beklenir hep benden. Tamam, pozitif cümleler olsun son yazdıklarım.
Ülkemde her şey düzelecek. Kırmızı kar yağdığında…
|