Benim kızım yok. Üç erkek çocuk annesiyim. Oğullarımın flört ettikleri kızları kızım kabul ettim. Onlara benim oğullarımdan ki bunu hiç sanmıyorum bir zarar gelecek olsa karşılarında beni bulurlar. Yani ben hep kızların, kadınların yanında oldum. Bunu da hep oğullarıma konuşmalarımla, jestlerimle hissettirdim. Bir kız çocuğu benim için çok önemli. Bir zamanlar Kardelenler diye atılan adımlarla kaç kızın küçücük yaşta evlendirilmesine engel olunmasının yüreğime verdiği ferahlığı anlatamam.
Benim kızım olmadığı halde bir kız evlat sahibi olma hislerini taşıyabiliyorsam hunharca katledilen Özgecan’ın annesinin yerine kendimi koymayı düşünemiyorum. O ıstırabı, o acıyı hangi ana yüreği kaldırır?
Kız çocuklar kuvvetlidir. Doğuştan öyledirler. Bakarsınız aynı olumsuz şartlarda doğmuş bebeklerden kız bebekler hayatta kalmayı başarır. Başarır da bir soysuzla başa çıkamaz yıllar sonra.
Kız çocukları analarının canı, dert yoldaşı olurlar. Anlarlar hallerinden. Hasta olduğunda bir tas sıcak çorbadır o kız. Üzüldüğünde gözyaşına mendil anasının. Öyle erkek evlatlar gibi “hadi gidelim yeter” diye tutturmazlar alışverişe beraber çıktığınızda. Şimdi demeyin ki ayrımcılık bu diye.Değil, kız çocuğu olan arkadaşlarımla kıyaslayınca erkek analarının durumunu bizzat yaşayanolarak ses oluyorum şimdi ben.
O canından canı, bir gün cebine harçlığını koyup okula yolluyorsun. Akşam eve gelmiyor. Saatler geçiyor kızın yok ortada. Nasıl çıldırmaz insan? Bir de onun öldüğünü öğrendiğinde. Bir de cinayete kurban gittiğini. Aslında trafik kazaları da birer cinayettir tabii ki. Öyle de olsa belki trafik kazasında ölse bir yerde tevekkül edecek anası. Ama kızı tecavüz amacıyla korkunç bir şekilde öldürülmüş, yakılmıştır. Bundan büyük acı mı olur?
Biliyordur bu dünyanın ne kadar pis insanlarla dolu olduğunu yavrucak aslında. Onun için de biber gazı taşıyordur ama nafile! Azgın yaratığa karşı koyamaz. Gerisi malumunuz. Anası deliler gibi geçirdiği saatlerin sonunda bütün olanları öğrenir. Sonrası yoktur. Aile çökmüş, bitmiş bir baba, içi kin dolu diğer aile bireyleri… Yıkılan hayaller, boşa giden emekler. Yirmisinde biten bir hayat…
Beyinleri tecavüze çoktan uğrayanlar, bu iğrenç olayı laiklik ve Müslümanlık çerçevesinde ele aladursun,yalaka basın Amerika’da iki dakikada bir edilen tecavüzleri örnek göstermiş, olayı mini eteğe indirgemişler topluluğuyla “benim kızım, bizim kızımız” diye Özgecan’ın davasını bağrına basanlar karşı karşıyadır artık. Katil tecavüzcüyü koruyanlar ve adaletin yerine gelmesi için kendilerini paralayanlardır taraflar. Bundan sonra olacaklara “dur” demek, yapılanın hesabının yapanın yanına kalmaması için uğraş verenler, yürüyenler, yazanlar, kampanya imzalayanlar, siyah giyenler. Yani nasıl olursa olsun tepki gösterenler tabii ki bizim tarafımız. Hepsi kadın değil bu insanların. Erkekler de yanı başlarında kadınların. İnsan olmak yeterli zaten tepki göstermek için…
Ben bu ülkede istediğim gibi giyinemiyorum, istediğim yere istediğim saatte gidemiyorum, gülemiyorum, hamileyken suçlu gibi sokakta dolaşıyorum, çalışma hayatımdan uzaklaştırılmam için uğraşlar veriliyor, kız çocuğumu o sapıktan bu ahlaksızdan nasıl koruyacağım diye canım çıkıyor. Peki, ben bu memlekette yaşıyor muyum?
İkinci sınıf muamele görmek, duvarlar ardında yaşamak niye kaderim oluyor? Biraz sesim çıksa, tek başına bir yere gitmeye kalkışsam başıma neler gelecek diye niye düşünüyorum? Bazı erkeklerin ahlaksız tutumları yüzünden kadınlar niye bazı değerlere tutsak ediliyor?
Ben niye kaç kez davet edildiğim halde evimin yolu tenha diye geç vakit dönülecek edebiyat toplantılarına gidemiyorum? Niye senelerdir hep pazar günleri gündüz tiyatrolara gidiyorum? Veya oldu ki akşam gittim; taksiye binerken telefondaoğlumla konuşur gibi yapma ihtiyacını neden hissediyorum?
Ve ben 57 yaşındayım… Bu yaşta korkuyorum. Çünkü biliyorum ki bu sapıklar yaş baş dinlemiyor. Seksen yaşındaki kadınlara bile tecavüz ediyorlar. Bu durumda bir de genç kızlarımızı, kadınlarımızı düşünün… Yalnız burada erkekler kusura bakmasınlar empati yapmanız imkansız. O huzursuzluğu yaşamak bambaşka bir şey çünkü. Yaşamadan hissedilmez.
Kızı olan babalar, en az anneler kadar huzursuzlar artık. Kızlarla babaları arasındaki bağ çok özeldir. Gelin olurken bu bağın kuvveti daha çok anlaşılır. Yani ne yapacak insanlar? Pamuklara mı saracaklar kızlarını? Devamlı yanlarında mı gezecekler? İşten veya okuldan gelirken belli noktalardan mı karşılayacaklar? Mini giyme, makyaj yapma, gülme diye mi ikaz edecekler? Bu sapıkları hangi önlemler durdurur? Hangi Özgecanlar hangi özverileriyle karşı durabilirler bu sapıklara? Bu arada bizi yönetenler bu durum hakkında adi bir tecavüz davası olarak bile görüp görüşlerini bildirmekten kaçınırken halk için “benim kızım, bizim kızımız” deme zamanıdır artık…
Göz göre göre kızlarımızı o adi yaratıkların o pislik emellerine bırakamayız. O adi yaratıkların her ne sebeple olursa olsun arkasında duranların da onlardan herhangi bir farkı yoktur. Aynı mini etek giyersen tecavüze uğrarsın diyenler gibi… Demek ki onlar da bir mini etekliye tecavüz edebilirler. O iğrenç fikirleri böyle olaylar karşısında dillerine geliyor. Yani onlar da birer potansiyel tecavüzcüdürler ve kamuflajlı yaratıklar olarak aramızda dolaşmaktadırlar…
DİKKAT!
|