Cıvıl cıvıl geçmesi gereken bir bayramdayız Ata’m. Sen hiçbir liderin yapmadığını yapıp çocuklara armağan ettin bu bayramı. Senin özenle açtığın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bu yıl vekillerimizin itiş kakışmaları, düşüp kalkışları, birbirlerine hakaretleriyle kemiklerin sızladı eminim. Bugün uğradığım kırtasiyeci “piyasada balon kalmamış ağabey, zor buldum” diyordu balon isteyen müşterisine. Demek ki çok şenlikli olacak kutlamalar. Balon balon… Yeter ki patlamasınlar birilerinin şişirdikleri balonlar gibi…
Ben de bugün çocuk olmak istiyorum Ata’m. Bir günlüğüne. 7 yaşında olayım hem de. Benim de hakkım var bir gün olsun yaşamaya, coşmaya. Koşmalara, zıplamalara. Çocukken 23 Nisanlarım hep yağmur çamur geçip kutlamadığımdan sanma sakın bu isteğimi. Daraldım Ata’m, daraldım. Bir günlüğüne hiçbir şey düşünmek istemiyorum. Tek derdim giysime damlattığım dondurmamın lekesi olsun. Ya da saçımı çeken arka sıradaki çocuk. Törende şiirimi okurken şaşırıp da rezil olmaya bile razıyım. Yeter ki bu 23 Nisan sabahı çocuk olarak kalkayım yatağımdan.
Kahvaltı soframdaki zeytinin kopup geldiği ağacının yok edileceğinden haberim olmasın. Zeytinyağının litresinin 25 lira olduğunu hiç bilmeyeyim. Akşama bari bir patates yemeği pişireyim diye düşünüp patatesin kilosunun 5 lira olmasına hop oturup hop kalkmayayım. Çocuk kanallarından çizgi film seyredeyim laylaylom. Yalan dolu kanallar izleyip de sinirden bir hallere girmeyeyim.
Sokağa çıktığımda gördüğüm bir sürü çarşaflılar, cübbeliler arasında hangi ülkedeyim acaba diye düşünmeyeyim. Koltuk kavgasıyla birbirlerinin aşağılayanlardan, kumpas kuranlardan uzak olsun kafam bugünlük. Daha şimdiden seçim günü sandık ve sandık ötesinde neler olacak kaygısı çekmeyeyim. Kedileri sadece okşayıp sevmek için hatırlayayım. Ülkemde herkesin eşit olduğunu sanayım. Sokakta dilenen Suriyelilere bakarken acımayla karışık öfke duymayayım. Aldatıldıklarını söyleyerek masum insanları yıllarca demir parmaklıkların ardına mahkûm edip bazılarının ölümüne seyirci kalanlar umurumda olmasın.
Elimdeki parlak elma şekeri gibi güzel olduğuna inanayım her şeyin. Bilmeyeyim sağlıkta reform yaptık diyenlerden bir zaman sonra elimde kalan elma şekerinin sopası gibi bir kazık yediğimi.
Para kazanacak başka iş bulamadıkları için güvenlik önlemsiz işlerde çalışmak zorunda kalıp göz göre göre ölenlerin ülkesinde yaşadığımı unutayım. Afrika’ya okul yapılacağı haberini dinleyip de kış günü terlikle okula giden çocuklara kahrolmayayım.
Dediğim gibi Ata’m sadece bir gün için, 23 Nisan için diledim çocuk olmayı. Yoksa çocuk olmaya devam edersem:
Annemi beslenme çantama her gün ne koyacağını kara kara düşünürken göreceğim. Seçmeli ders olarak gösterilen derslerin hepsinin din dersi olduğunu anlayacağım. Okullarımızdaki kıyafet serbestliğinin ne anlama geldiğini, yanımdaki arkadaşımın kafasındaki türbanı görünce fark edeceğim.
Sayılı çocuk parkları yüzünden günlerimi evde dört duvar arasında geçireceğim. Yarış atı gibi hazırlandığım sınavların sonunda bir üniversiteye girer miyim girmez miyim diye senelerimi kaygıyla geçireceğim. Kız çocuklarıyla 6 yaşından itibaren evlenilebilir dendiğini duyup erkeklerden korkacağım. Katkı maddeli, hormonlu yiyeceklerle beslenme devrinde dünyaya gelmenin şanssızlığını yaşayacağım. Okulda olması gereken çocuk işçilerin düşük ücretlerle sömürülmesini kimsenin umursamamasına tanık olacağım. Bir kardeşim olmasını istediğimde benden önce 3 az 5 olsun diyenler olduğuna sevineyim mi üzüleyim mi bilemeyeceğim. Annesiz, babasız çocukların yurtlarda yaşadıkları acı şeylerin üstünün örtülmesi haberlerini korkarak izleyip halime şükredeceğim.
İşte böyle Ata’m; bu ülkede bu zamanda çocuk olmak da zor. Çocuklar bizim her şeyimiz. Onlar bizim geleceğimiz ama ne yazık ki yaşanması gerekli güzel çocukluklar, büyüklerin anılarında saklı kaldı. Bir daha ortaya çıkmayacaklar.
|