Zırh, bildiğimiz gibi eski devirlerde düşmandan korunmak için kullanılan giysidir. Ahşaptan yapılmaya başlamış, post, deri, keçe, demir ve çelik aşaması geçirmiştir. Hatta altından bile yapılmışı görülmüştür tarihte. Bu arada savaşta zarar görecek canlardan biri olan atlar için de zırhlar üretilmiştir.
Tabii devirlerin, düşmanların değişmesi, teknolojinin ilerlemesiyle arabalara kadar zırh kullanılmaya başlanmıştır. Korkunun ecele faydasının olmadığını bilse de insanoğlu, zırhın arkasına saklanmaktan vazgeçememiştir. Zırha kendini öyle alıştıranlar vardır ki; canlıları kullanmaya başlamış, koruma ordusundan zırh edinmişlerdir. Hem de durumu abartıp etten duvar ardında görünmeyecek şekilde.
Savaşlar artık meydanlarda yapılmıyor. Teke tek, yüz yüze değil ama zırhlarla devam ediliyor. Her ne kadar savaşlar meydanlarda yapılmıyor desem de seçime dek ülkemizdeki meydanlarda bir söz savaşının olduğunu hepimiz görüyoruz. Onlarınzırhı, hakaret, aşağılama, yalan, dolan olabiliyor. Din, zırh yapılıyor en olmayacak şekilde.
Halk ne yapsın peki? Öylece kalıvermiş bu savaşın ortasında. Çoğu zaman niye meydanlara getirildiğini bilmeyen, kimi alkışladığını bilmeyen vatandaş görüntüleriyle karşılaşıyoruz. Savunmasız, bir umut, siyasilere tutunmak isteyenler ayrı. Çoğunun uzanan elleri karşılarındakinin zırhında kayıveriyor. Pazarlık ortasında şaşkın şaşkın bakıyorlar. O diyor “bin”, o diyor “beş bin”. O diyor “2023”, o diyor “2035”. Aslında umurunda değil onların bunlar. Açlığını bastırma derdinde, çocuğunu okutma derdinde, kirasını ödeme derdinde. Yani önce geçimine bakıyor çoğu. Yoksa meydan savaşlarındaki zırh tangırtıları onun ilgi alanı değil.
Toplumun önemli bir kesimi de zırhlı. Kuşanmış zırhını, kale gibi duruyor. Normalde her vatandaşta olması gereken vatan sevgisi bu zırh.Vatan sevgisi, öyle bir zırhtır ki kimse onu aşamaz. “Önce ben” diyenleri gördüğün zaman kuşanmaya başlarsın o zırhı. Kalbin ülkenin çocukları, gençleri için atarsa, bir ağaç dahi kesilirse, toprakların yabancılara satılırsa, istediğin meydanda toplanamazsan, bir takım kalıplar içine sokulmaya çalışılıyorsan, özel hayatına müdahalede bulunuluyorsa, sansürlerle çevreleniyorsan, sanata eller, diller uzanıyorsa, göz göre göre yapılanlara seyirci bıraktırılmak isteniyorsan, insanlığın en ahlaki değerlerinin şahsi çıkarlar için ayaklar altına alındığını ve bu durumları destekleyenlerin çoğaldığını görüyorsan, işçi emeğinin karşılığını alamıyorsa, emekli sürünüyorsa, 900 lira asgari ücret gözlere çok görünüyorsa, kadın kapalı kapılar ardına atılmak isteniyorsa zırh üstüne zırh kuşanırsın.
O da yetmez, bu zamanda aynı eski savaşçıların atını zırhladığı gibi bir vatandaş olarak, bir seçmen olarak sandığını da zırhlamalı insan. Sandık gözetmenlerinden destek almalı sandık görevlileri. İlk başta ölüler, Suriyeliler yaklaşamamalı o sandığa. Oturmadıkları yerde oy kullanacak görünenleri hiç uğratmamalı bile yanına. Akşam oldu, gece oldu deyip de çıkarmamalı zırhını sandık üzerinden. Devam etmeli kendini korumaya. Sonuna dek…
Yani zırh bizim için önemlidir değerli okurlar. İbret-i âlem(bu söz burada yerinde kullanılmıştır) için zırhlanılmalıdır ki ders alsın birileri. Yoksa gösteriş uğruna “al sana zırhlı araba” muhabbeti değildir bizim zırh anlayışımız.
Aslında bir ülkede vatandaşın zırh taşımak durumda kalması kadar utanılacak bir durum yok ama bu duruma sebep olanlar utansın.
|