Evet! Ne yazayım şimdi ben?
Ne yüzle yazayım?
Ne diyeyim?
Kimin yerine özür dileyeyim?
Sussam olmaz…
Yazsam faydasız…
Biliyorum…
Ama yine de borcunu ödeyememenin çaresizliği yazdırıyor insana.
Ülkenin muhalefet partileri, kendi içlerindeki huzursuzluklarını siyaset meydanına taşıyarak ve bu yüzden de ağırlıklarını kaybederek büyük bir umursamazlıkla hep muhalefet partisi kalmaya ant içmiş gibiler. Atatürk’ün partisi adıyla anılan partinin üyeleri, neredeyse Türkiye’deki siyasetin kuralı olmuş “koltuğa yapışmak” keyfiyle başarısızlıklarını iktidarın üstüne atmayı âdet haline getirmenin ısrarında oldukları gibi…
Meydanı boş bulan, devletin tüm olanaklarını kullanan iktidar partisi de bütün açıklardan yararlanarak iktidarını sürdürmekte. Muhalefet tarafı birbirlerini hem kendi içlerinde hem de karşılıklı olarak yerken atı alan Üsküdar’ı geçti bile.
Ülkenin son durumunun başlıca sorumlusu olan muhalefet partileri,10 Kasım’da Atatürk’ün huzuruna gönülleri nasıl rahat çıkacaklar bilmiyorum.Başta ana muhalefet partisi tabii.
Öte yandan iki ayyaş tanımlamasıyla başlayıp demir ağlarda takılı kalan ve en son dans pistinde bıraktığımız zihniyetler için nasıl olsa umursanacak bir durum yok!
Her köşe başının itilaf devletlerinin polisi tarafından tutulduğu, yurt içinde bile seyahat etmek için izin alındığı, halkın ve ordu mensuplarının her an aşağılandığı, ortadan yok edildiği zamanlar onların tarih bilgilerinde yok çünkü.
Kutlanılmasından bile kaçınılan 19 Mayıs günü bir Karadeniz havası alalım hadi diyerek Samsun’da son bulan bir deniz yolculuğu kabulünde.
Neredeyse İstiklal Savaşı’nın olmadığı, şehitliklerin de sembolik olduğugibi imâlı konuşmalar yapanları bünyesinde barındırabilenlere Atatürk aslında yanıtını o zamandan vermiş bile:
“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan, yapana doğrulukla bağlı kalmazsa, değişmeyen gerçek insanlığı şaşırtıcı bir nitelik alır. M. Kemal Atatürk”
Onun için Atatürk’ün, ölüm yıl dönümünde kendisini ziyaret edecekler arasında ona kalben inanmayanlarla işi yok! Numaradan gösterileri herkes anlıyor.
Saygı ve sevgi yapmacık olursa hemen otuz iki dişini gösterir. Ve bu sırıtkan tavrı sırtlarında taşıyan kişilerle bizim işimiz olmaz.
Onlar yok etmeye uğraştıkları Atatürk ilkeleri, devrimleri ile ilgili çalışmalarında yoğunlaşıp bu arada Atatürk’e çamur atmaya, yok efendim ruhunu teslim ederken “Aleykümselam” dememiştir, yok efendim Samsun’a gitmeden önce Kur’an’a el basarak padişaha bağlılık yemini yapmıştır hezeyanlarıyla bakalım ne zamana kadar devam edebilecekler?
Ve muhalefet partileri için 10 Kasım’da Atatürk’ün huzurunda “En kısa zamanda silkelenip kendimize geleceğiz.“ sözünü yürekten vererek ardından hiç naz etmeden toplanacak olağanüstü kurultayları ile artık partileri içinde gereken değişimleri yapmanın, Atatürk’e ve onun kurduğu Cumhuriyete gönül borçlarını ödemenin zamanıdır…
Ceyda Sevgi Ünal
|