Balık baştan kokar.
Üzüm üzüme baka baka kararır.
Böyle ne güzel atasözlerimiz vardır.
İnsanlar yaptıklarının sonuçlarına katlanmak zorundalar. Öyle bilinçsizce ya da menfaat gözeterek oy verilirse Kayseri’deki üç köyün halkı gibi köyleri yok edilmeye başlandığında “Sizi çıkarmayacağız! dediler, oyumuzu verdik.” diye çaresizce ağlayıp durulur.
Ya da muhtarın biri, sık sık saraya davet edilmesinin verdiği gazla, saçma sapan duyurular yazıp esip gürler. Bu saçmalıklarına uymayanları da eşek sudan gelene kadar dövmekle tehdit edebilir üstelik. Hayır, bir de adam döveceğini söylerken nasıl sevdiğini bildiklerini de mahalle sakinlerine anımsatıyor. Sevgi,bu kadar ayaklara düştü demek…
Ben muhtarlığın bu kadar önemi (muhtarlar açısından) olduğunu görevli bulunduğum seçim gününde anladım. Muhtar seçiminin de yapıldığı hani o sonuçları beğenilmeyip de daha o gün yeni bir seçim yapılmasına karar verilen ve hızla uygulamaya konularak yeni bir seçim gününün saptandığı o ünlü 7 Haziran seçiminde.
Oy kullanılan kabine, muhtarların kendi broşürlerini koyması gerekiyormuş ki seçmen de o muhtarı anımsayarakaylardır kıran kırana yarışan muhtar adaylarından birini seçsin. O seçim günü sabahtan itibaren bir trafiktir başladı. Elinde poşetlerle dolaşankişiler, kendisini görevlendiren muhtarın broşürünü göstererek kabine bırakmak için mekik dokur oldular. Önce bu trafiğiiyi niyetle anlamlandırıp ses çıkarmadık ama sonra içeri girenlerin kendi broşürlerini koyarken diğer muhtar adaylarının broşürlerini poşetlerine attıklarını anladık. Tabii bir yandan da benim broşürüm yok edilmiş mi kaygısıyla da devam ediyordu ki bu kabin ziyaretleri; duruma son verdik. İşte o zaman anladım bu muhtarlık denen şeyin ne önemli(!) olduğunu…
E, kolay değil tabii böyle fırsatlara bir kez daha erişmek, saraya davet edilmek. Sorumlu olunan mahallede ali kıran baş kesen olmak için teşvik edilmek… Sonra da işte böyle emretmeye başlanılır. İnsanların özgürlüklerini gasp edecek ve onları aşağılayacak seviyede.
Aile büyükleri, çocuklarına yol gösteren uyarıları zaten yaparlar. Kimse çocuğunun kötü bir şey yapmasını istemez. Yani muhtara falan düşmez onlara karışmak. Ama insanların yatak odasına kadar girilen bir ülkede tabii ki kendinde hak olarak görüyor işte bunları bazıları. Muhtarın görev sınırının olumsuz yönde esnekleştirildiği bir düzende bunların görülmesi aslında yadırganacak bir şey değil ama insan biraz saygı bekliyor seçtiği insandan değil mi? Biraz üslup, biraz nezaket, biraz, biraz…Hakkı da seçmenin bu… Öte yandan seçilmek içino kadar koşturan da bulunduğu yerin hakkını vermek zorunda…
Bakalım daha nelere tanık olacağız… Bu zihniyet hakkında yaz yaz bitmez…
En iyisi bir atasözüyle bitireyim yazımı
Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin.
Ceyda Sevgi Ünal
|