Her şeyin para olmadığını biliyordum zaten. Ama hayat bana bir kez daha öğretti bunu. Uygulamalı olarak hem de. Dünya benim olsa, dünyanın en zengini olsam, babamı o hastanenin kapısından çıkaramayacağımı kafama vura vura hem de.
Ben bir yengeç burcu olarak zaten paraya önem vermem. Sadece kendimi güvende hissetmek için bir kenarda az da olsa bir param olsun isterim. O kadar…
Ama para bu dünyada yaşamak için gereken şey biliyorum. Şey diyerek aşağılamak hoşuma gidiyor onu. Onsuz yapamayacağımızı bile bile. Bir ay maaşınızı alamayın nasıl aksıyor yaşamınız görüyorsunuz. Ödenecek faturalar yığın olur elinizde. Tehdit ederler “Kesiliriz ha!”diye. Çocukların gereksinimleri, kira, artan yiyecek fiyatlarıyla boğuşma hep parayla döner. Onun içindir işte partilerin, hükûmetlerin halkı zayıf karınlarından ele geçirmeleri… Şunu yapacağız, bunu yapacağız diye atıp tutmaları…
Şu kadar lira, bu kadar lira söylemleri süsler programlarını. Kulağa hoş gelir liralar…
1300 LİRA… Olması beklenen asgari ücret… Ne çok para değil mi? Asgari ücret, bir insanın insanca yaşamasını gerçekleştirmeli. LİRACIK olarak artışı, etin kilosu 40 lirayı geçmişken ne ifade edebilir? Gerçek anlamda ekonomide, tarımda, hayvancılıkta yapılaşma olmadıktan sonra asgarin ücretin artmasının ne önemi var? Hastanın ilacının dozunu arttırıyorsun ama hastalık artarak devam ediyor gibi bir şey bu. Yani temelden bir yapılandırma gerekiyor.
Enflasyon hesabının, en temel ihtiyaçlar dururken pinpon topu üzerinden yapıldığı ülkemde enflasyon rakamlarına inanmamız hiç beklenmesin. Buna çarşıya çıkan halk da inanmıyor zaten. Cüzdanının durumu ortada. Zeytin ağacı düşmanları, fakirin en belli başlı katığına bile göz dikmiş durumda.
Bir de sanki müjde gibi verilen bir haber var: Genel sağlık sigortası altında çıkan, ailelerin canına okuyan olayın prim borçları sıfırlanacakmış. Pekiyibu prim borçlarını ödeyenler ne olacaklar? Çocukları, torunları için akşamlara kadar kuyruklarda bekletilen babalar, dedeler hâlâ gözlerimizin önünde. Denemeler ülkesi burası tabii. Dene… Mağdur et… Üz… Sıfırla…
Adalet terazisi en hassas terazidir. Onu elinde hakkıyla tutabilmek için sadece bugün değil geçmişten de vicdanların temiz olması gerekir ki ibresi düz dursun. Aldatıldık mazeretleri, bu ülke halkının, değerli kişilerin uğradığı zararları, bir deri bir kemik kalarak verdikleri canları geri getirse keşke… Yani paralar, liralar unutturamıyor acıları, yanlış uygulanan dış politikalar yüzünden içine düştüğümüz bataklığı…
Ama nasıl olsa “Ne yapalım, biz de tezek yakarız.” diyen bir halk kesimi var; değil mi?
Ceyda Sevgi Ünal
|